Bilindiği gibi gençlik sorunu, dünyayı değiştirme, yeni bir dünya kurma mücadelesine girişmiş her sınıf için, her zaman, son derece önemli bir sorun olmuştur. Çünkü yeni bir dünya kurmaya yönelmiş her sınıf, toplumun genç kuşağını kazanma, eğitme, örgütleme ve mücadeleye seferber etme görevini başarmadan, ileriye doğru hiçbir ciddi adım atamaz, kendi tarihsel görevini yerine getiremez. Bu nedenle, ileriyi ve yeniyi temsil eden sınıf, gençliği kazanma mücadelesi verirken, geriyi ve statükoyu temsil eden sınıflar, gençliği yozlaştırma, enerjisini boşaltma, onu, düzenin ve gericiliğin yedek gücü yapma işine sıkıca sarılmışlardır.
Devrimci emek hareketi, gençlik sorununa hep bu temel belirlemenin ışığında yaklaştı. Hareketin bütün tarihi boyunca, bu hayati önemdeki soruna yaklaşımında, hiçbir zaman herhangi bir bulanıklık söz konusu olmadı. Çünkü gençliğin kimin yedek gücü olacağı sorununun, bütün toplumsal dönüşüm ve alt üst oluşların temel önemdeki sorunlarından birisi olduğunu, tarihsel tecrübe ortaya koyuyordu. Bu nedenle, işçi sınıfının partisi, toplumun genç kuşağını kazanmaya özel bir önem verdi. Kabul edilecektir ki; gençliği, sermaye ve gericiliğin değil, işçi sınıfının yedek gücü yapmayı başarmak, her ciddi partinin öncelikle çözmesi gereken hayati sorunlardan birisidir. İşçi sınıfı, geleceği kuracak olan sınıftır, gelecek ise, toplumun genç kuşağı olarak gençliğindir. İşçi sınıfı, geleceği gençliğe verecek, gençliği bugün içinde bulunduğu aşırı sömürü, geleceksizlik, gerici emperyalist savaşların kurbanı olma vb. durumundan kurtaracaktır. Gençlik de, kurtuluşunu ve geleceğini, proletaryada, sosyalizmde bulmak zorunda olan bir toplumsal kesimdir. Yani işçi sınıfı ve gençlik arasındaki ilişki, bugünün ve geleceğin sorunu olarak, birbirine kenetlenmiş ve şekillenmiş, bugünü ve geleceği olan bir ilişkidir.
Durum böyle olunca, bu sorunda kafa karışıklığı ve ortalığı bilinçli olarak bulandırma faaliyetlerinin kaçınılmaz olduğu da kendiliğinden anlaşılabilir. Bu gerici çabalar, doğrudan burjuvazinin ideolojik saldırılarından gelebileceği gibi, sol, sosyalist, komünist gibi sıfatları kendine yakıştıranlardan da gelebilir. Bu tür çabalardan birisi, dikkat çekicidir. TKP, uzunca bir süredir, bugün parti tarafından gençlik örgütü kurulmasının yanlışlığını, ayrı gençlik örgütü kurmanın gereksizliğini teorize eden görüşleri ile etkili olmaya, gençliğin ileri kesimlerinin kafasını bulandırmaya çalışıyor. Parti ve gençlik örgütü ilişkisinin ideolojik, politik bağımlılık, örgütsel bağımsızlık temelinde kurulmasının genel bir uygulama olmadığını iddia ediyor; sorunun özünü tartışmak yerine, bunun ilkesel bir uygulama olup olmadığı üzerine laf cambazlığı yapıyor, tarihi tecrübeyi çarpıtmaya, bu ilkenin oluşum evresini unutturmaya, gençlikte doğru bir örgüt ve parti bilinci oluşmasını engellemeye çalışıyor. Gençlik sorununun önemi, TKP’nin bu teorisini irdelemeyi gerekli kılıyor.
O halde başlayabiliriz. TKP bu görüşünü, yani gençlik örgütü kurmanın gereksizliğini şöyle gerekçelendiriliyor: ”[Komsomol –komünist gençlik örgütü– kastedilerek –A.Y]
bu model, uzun bir dönem dünya solunun kabul ettiği gençlik örgütü biçimi oldu. Geleneğin kökeni ise, 19. Yüzyıl sonunun kurumsallaşmış işçi partilerinin ve iktidara gelmiş olmanın rahatlığından yararlanan bolşeviklerin öznel tercihlerine dayanmaktaydı. Toplumsal görevlerin yoğunluğu içindeki bu partiler, kendi tarzına ve gündemlerine sahip gençliği bir açıdan yük olarak hissetmekteydiler: ideolojik olarak bağımlı ancak örgütsel olarak bağımsız örgütlenme biçimi, bu yükten sıyrılmalarına izin veren bir ara formül oldu”.
TKP’nin bu ”orijinal teorisini” yazının ilerleyen bölümlerinde ele alacağız. Ama önce, bu sorunda tarihsel tecrübeyi kısaca hatırlamamız gerekiyor. Çünkü gençlik örgütlenmesinin tarihsel gelişim çizgisini, kısaca ve ana hatları ile ortaya koymadan, bu sorunda adım atılamayacağı, sağlıklı bir tartışma yürütülemeyeceği ortadadır. Tarihsel tecrübenin gösterdikleri ise şunlardır:
Bu tecrübenin 2. Enternasyonal partileri ile başladığını, onların ya partinin gençlik örgütlenmesine karşı çıktıklarını, ya da kontrolü elde tutmak üzere kurduklarını biliyoruz. Belçika ve Alman partileri, bu konuda tipik birer örnek durumundadırlar. Belçika partisi, ilk gençlik örgütünü kuran ve komünist gençlik örgütlenmesinin doğmasına yol açan partidir. Ancak o, gençlik çalışmasını, genelde eğitsel, örgütsel, sportif bir çalışma olarak gördü ve gençlik örgütünü, gençliğin enerji ve dinamizmini kontrol etmek üzere kurduğunu fazla saklamadı. Bu gençlik örgütünün tek politik aktivitesi, savaşa ve militarizme karşı oldu. Alman partisi ise, ilk gençlik örgütlerini, 20. yüzyılın başlarında kurdu ve sağ kanadın hakimiyet derecesine bağlı olarak, ayrı gençlik örgütlenmesini yasaklayan kongre kararları bile aldı. Rusya’da ise, ağır illegalite ve baskı koşullarında, partinin güçlerini yoğunlaştırması ve merkezileştirmesi gerekiyordu. Buna karşın, özellikle öğrenci gençliğin bu yönde attığı her adım, Lenin ve Bolşeviklerce desteklendi.
1. Emperyalist paylaşım savaşı öncesinde utanç verici bir biçimde oportünizme ve sosyal şovenizme saplanan 2. Enternasyonal partilerinin, diğer temel şeylerin yanı sıra, çoğunluğunun, gençliğin ayrı örgütlenmesine karşı olan partiler olması, kuşkusuz tesadüf değildir. Örneğin, 1908 yılında, Alman Sosyal Demokrat Partisi Nurünberg’deki Kongresi’nde bağımsız gençlik örgütü kurulmasını yasaklayan bir karar almıştı. Bağımsız gençlik örgütlenmesini tanıdığı 6. Kongresi’nde (1917 26 Temmuz – 3 Ağustos), 2. Enternasyonal partileri içinde Belçika Partisi gibi gençliğin örgütlenmesini destekleyen partiler de vardı! Ama yakından bakıldığında, yukarıda değinildiği gibi, amacın, gençliğin enerjisi kontrol altına alıp boğmak olduğu hemen görülmektedir.
Bolşevik Partisi’nin, bütün bu tecrübe üzerinden hareket etmesi ve bu gerçeği vurgulaması dikkat çekicidir. 6. Kongre, “Gençlik Birlikleri” başlıklı özel kararında şuna vurgu yapıyordu: ”Batı Avrupa deneyimine baktığımızda, resmi partilere bağlanmış olanların tersine, bağımsız sosyalist gençlik örgütleri, her yerde, işçi sınıfı hareketinin uluslararası sol-kanadının destekçisidirler: bu nedenle partimiz, Rusya’da da gençlerin, partiye örgütsel olarak bağlı olmayan, fakat ruhen bağlı olan bağımsız örgütler kurmaları gerekliliğini görmelidir.” Vurgulamak gerekir ki, burada anılan gençlik örgütleri, komünizm için mücadele eden ülke partilerinin yolundan giden gençlik örgütleridir. Sorunun, ne denli önemli bir sorun olduğunu, Bolşeviklerin 6. Kongresi’nin toplanma tarihine ve Kongre’nin gerçekleştiği koşullara bakarak anlamak da olanaklıdır. Devrimin kaderi henüz belli değildir, parti yeniden illegaliteye geçmek zorunda kalmıştır. Bu koşullarda gençlik birlikleri üzerine karar alınmakta, onların örgütsel bağımsızlığı karara bağlanmaktadır.
Kuşkusuz, yukarıdaki alıntı, somut tarihsel durumu, onun sonuçlarını yansıtmakta, gençliğin neden ayrı örgütlenmesi gerektiği sorununu doğrudan ele almamaktadır. Lenin, bu sorunu, öncesinde şöyle koymuş ve gerekli açıklığı getirmiştir: “Yaşlı ve yetişkin kuşağın temsilcilerinin, sosyalizme babalarının geçtiği yoldan değil, biçimde değil, durumda değil, zorunlu olarak başka yollardan yaklaşan gençliğe doğru yaklaşmayı beceremediğine sık sık rastlanıyor. O nedenle biz, ayrıca, ‘gençlik birlikleri’nin kesin olarak örgütsel bağımsızlığından yana olmalı ve bunu sadece, oportünistler bu bağımsızlıktan korktukları için değil, aynı zamanda, meselenin özü itibariyle böyle yapmalıyız. Çünkü gençlik, tam bağımsız olmaksızın, kendini iyi sosyalistler yapacak ve sosyalizmi ileriye götürmek için hazırlanacak durumda olmayacaktır. Gençlik birliklerinin tam bağımsızlığı için, fakat aynı zamanda hatalarının dostça eleştirilmesi özgürlüğü için! Gençliği pohpohlamamalıyız.” Lenin, daha 1906’da, öğrenci gençliğin hareketinin yükselmesi döneminde de, onların örgütlenmesini teşvik etmiş, partiyi gençliğin örgütlenmesine yardım etmeye çağırmıştı. Bu tutumun doğrudan sonucu olarak, devrim öncesinde gençlik örgütleri çoğalmaya başlamıştı.
Gerçek sınıf partilerinin, ayrı örgütlenmeyi kabul etmeleri ve onu evrensel bir uygulama haline getirmelerinin temelinde, tarihi tecrübeden süzülmüş Lenin’in ifade ettiği bu tutum yatmaktadır: Gençlik dünyayı değiştirme mücadelesinin büyük yedek gücüdür, parti, gençliğin büyük kitlesini kazanmayı, onu, devrim için seferber etmeyi, bu kitlenin içinden yetenekli ve sınanmış genç partilileri kazanmayı; ancak böyle başarabilir. Gençler, böyle bir örgütsel biçim içerisinde, kendi işlerini yapmayı, mücadelede deneyim kazanmayı, geleceğin inisiyatifli, deneyimli yöneticileri olarak yetişmeyi başarabilirler. Ancak bağımsız, kişilikli, sorumluluk duygusu gelişkin, kendi adına çalışma yürüten bir gençlik örgütü, partinin gençlik kitlelerini kazanmasına azami katkıyı yapabilir, partiye ve işçi sınıfının davasına ileri düzeyde katkıda bulunabilir. Böylesi bir örgütün içinde eğitim alan, mücadele eden gençler, geleceğin sınanmış, deneyim kazanmış sınıf militanları, parti yöneticileri olabilirler, geniş gençlik yığınlarının iktidar için mücadeleye kazanılmasına azami katkıda bulunabilirler. Lenin’in “meselenin özü” dediği şey, işte tam da budur. Buradan, partinin gençlik örgütlenmesine verdiği önem ve bu sorunun, devrimin temel sorunlarından birisi olduğu, kendiliğinden anlaşılabilir. Proletarya partileri, gençliğin diğer kitlesel örgütlenmelerinin akademik mesleki, akademik vb. gençlik hareketinin gelişimine bağlı olarak önünü açmaya, kurmaya, geliştirmeye vb. çalışırken, kendi gençlik örgütlenmelerini stratejik hedeflerinin ihtiyaçlarına bağlı olarak ele almışlar, onu gençlik hareketine yardım etmek üzere görevlendirmişlerdir.
Eğer işçi sınıfı partisinin gençlik sorununa yaklaşımı bu derece hayati önemdeki bir sorunsa, bu demektir ki, parti, gençliği kazanmanın biçim ve yöntemlerini her durumda bulmak, onu, ne pahasına olursa olsun, sermaye ve gericiliğin etkisinden kurtarmak, emekçi halkın mevzisine sokmayı başarmak zorundadır. Proletarya partisi, bu konuda hiçbir tereddüt gösteremez, bu görevin özerinden atlayamaz, onu hafife alamaz ve yok sayamaz. Gençliği sınıfın davasına kazanmanın büyük önemini anlamış bir parti için, artık sorun, parti gençliğinin bugünkü mücadele görevlerini en iyi nasıl omuzlayabileceği, işçi sınıfının ve tüm emekçi halkın davasına, hangi tür ilişki ve örgütsel biçimler içinde kazanılacağı, bu biçimlerin işçi sınıfı partisi ile ilişkilerinin nasıl kurulacağı, gençliğin gerçekten geleceğin temsilcisi olabilmesinin, geleceğin iyi bir temsilcisi olarak yetişmesinin nasıl güvenceye alınabileceği sorunudur.
Şu, mücadele içindeki her işçi ve genç için son derece anlaşılabilir bir şeydir: Yürütülen faaliyetin içeriğine bağlı kalmak koşulu ile, –sınıfsız toplumu hedef alan bir içeriktir bu– partinin kendisininki gibi, gençlik örgütlenmesinin biçimi de, işçi ve gençlik mücadelesinin ihtiyaçlarına, politik duruma, genel olarak mücadelenin ihtiyaçlarına göre değişebilir. Bu demektir ki; partinin gençlik örgütü, uluslararası ve ülke mücadelesinin tarihsel deneylerinin gösterdiği gibi, komsomol, illegal, açık, yarı açık, gençlik kolu vb. gibi biçimleri alabilir. Ama gençlik örgütü, hangi biçimi alırsa alsın, o, özünde, çalışmasının biçim ve içeriği ile sınıfsız toplumun kurulmasında işçi sınıfına ve onun partisine yardım eden, kelimenin geniş anlamı ile onun tarafından yönetilen bir örgüt olmak zorundadır. Açıkçası, partinin gençliği; partinin, gençliği, parti ideolojisi ve taktikleri temelinde kazanmasına, gençliğin, sınıfsız toplum için mücadele perspektifiyle eğitilmesine ve pratik mücadeleye çekilmesine yardım eden bir örgüttür.
Bazı politik dönemlerde, parti ayrı gençlik örgütü kuramayabilir. Politik koşullar veya partinin gücü bu durumu belirleyen etkenlerdir. Parti, belirli bir dönemde, varolan gücünü daha fazla merkezileştirme ihtiyacından dolayı da, gençlik örgütü kurmayabilir. Ama hiçbir ciddi parti, bu durumu teorize etmez, bunun ilkeselliği üzerine gevezelik yapmaz. Aksine kendi durumunun bu alandaki zayıflığının, zaafının farkında olur. Bu durumda bile, gençlik içinde çalışma yapmanın, gençliği kazanmanın bir yolunu bulmak, koşullar oluştuğunda gençlik örgütü kurmayı başarmak zorundadır. Ancak şurası kesindir: gençlik örgütü bir kez kurulduğunda ve yukarıda sayılan bir biçimi aldığında, parti ile gençlik örgütü arasındaki ilişki; ideolojik, politik olarak partiye bağlılık, örgütsel olarak bağımsızlık ilkesi üzerinde yükselmek durumundadır. Bunun anlamı nedir? Bu, şu anlama gelmektedir: organlarını oluşturma, faaliyetini planlayıp düzenleme, iç yaşamını ve günlük mücadelesini örgütleme ve araçlarını yaratmada bağımsızlık. Burada ayrıca şu vurgulanmalıdır ki: parti gençliğinin parti politikaları ve taktiklerine bağlılık temelinde örgütsel bağımsızlığı, işçi sınıfı hareketinin tarihsel birikiminden süzülmüş, evrensel bir uygulamadır. Bunun bir ilke sorunu olup olmadığı, ayrı bir gençlik örgütü kurmamanın gerekip gerekmediği gibi tartışmalar, ancak gençlik karşısındaki görevlerden yan çizmenin, gençliğin geniş kitlesine yönelik kazanma çalışması yapmamanın üzerini örtmek üzere gündeme getirilebilir. İşçi sınıfının tarihsel görevini yerine getirebilmesi için örgütlenen işçi sınıfı partileri ile gençlik örgütü arasındaki bu ilişki, birden bire ortaya çıkmamış, işçi sınıfının sermayeye ve gericiliğe karşı uzun mücadele yılları boyunca biriktirdiği tarihsel tecrübe üzerinden şekillenmiştir. Bir kez şekillendikten sonra da, evrensel ve genel bir uygulama olmuş, sınıf partileri, bunu tartışmasız olarak benimsemişlerdir. Şu veya bu partinin belli politik koşullarda gençlik örgütü kurup kuramamasından bağımsız bir olgudur bu.
TKP NEYİ TEORİZE EDİYOR?
Tarihsel ve politik gerçekler bu kadar açık ve netken, TKP, gençliğin doğrudan parti içinde örgütlenmesini, ayrı bir gençlik örgütü kurmanın gereksiz olduğunu ileri sürüyor. Bu görüşün nasıl gerekçelendirildiğini yukarıdaki alıntıda görmüş bulunuyoruz. Kuşkusuz, ”iktidara gelmiş Bolşeviklerin öznel tercihi”, “gençliğin yük olması” vb. gibi ”dahiyane” yaklaşımların üzerine de söylenmesi gereken pek çok şey bulunuyor. Ancak geçmeden önce şunları hatırlatmak gerekiyor: ilk bakışta ve rahatça görülebileceği gibi, burada, gençlik örgütüne yaklaşım sorunu tersyüz edilmiştir. Çok genel olarak ifade edecek olursak: bırakalım gençliği yük olarak görmeyi, sınıf partileri, özünde, gençlik örgütlerini, bu örgütler aracılığı ile gençlerin toplumsal sorumluluğa ortak olmaları, bu sorumlulukların daha iyi yerine getirilebilmesi için kurdular. Böylece gençlik de, o toplumsal sorumluluğa katılmakta ve o sorumluluk bilinci ile eğitilmektedir. Bu toplumsal sorumluluğa sahip olmayan gençlerin, bu sorumluluğa ”kırkından” sonra sahip olacakları düşünülüyorsa, büyük bir yanılgıya ve sorumsuzluğa düşülüyor demektir. Neyse ki, böyle sorumsuzluklar, ”iktidar rahatlığı” ile suçlanan Bolşeviklere gerçekte hep uzak –birleşmiş gençlik örgütü kurulduğunda bolşevikler iktidarda değillerdi!– kalmış, onlar gençliği, sosyalizmin inşası çalışmasına da kitlesel olarak çekmeyi başarabilmiş, yeni bir dünyanın kurulması mücadelesine ortak edebilmişlerdir.
Tekrar yukarıdaki alıntıda ifadesini bulan TKP görüşlerine dönelim. TKP, gençlik örgütlenmesi açısından sorunu, genel olarak, yukarıda alıntılandığı gibi koyuyor ve ”çözüyor”. Ancak hızını alamıyor ve yumurtlamaya devam ediyor. Gençliğin genel olarak işini bitirdikten sonra, tek tek gençlik alanlarına geçiyor, ve gençliğin neden ayrı örgütlenmemesi gerektiğine dayanak olmak üzere, bu alanların da ayrı örgütlenmemesi gerektiğini açıklıyor. İşçi gençlik için söylenenler şöyle: “Gençliğin hele hele işçi gençliğin ayrı mı birleşik mi örgütleneceği, bu tarihsel… siyasi dengelerden ve konjonktürden bağımsız nasıl düşünülebilir?” TKP, genç işçilerin sorununu, onların yerinin sınıfdaşlarının yanı olduğunu söyleyerek, bir çırpıda ve daha baştan çözüyor! Öğrenci gençlik için bulunan formül ise şöyle: ”Konumuz işçi sınıfının toplumsal rolünden geçici bir süre ayrı kalan –her ne demek oluyorsa!– öğrenci gençlik olduğundan, öğrenci gençliğin sosyalist mücadeleye çekilmesi önemli bir mücadele başlığıdır. Bu, tam da öğrenci gençliğin partili mücadelesini gerektirir.”
Gelenekte yer alan yazılarda (örneğin, “Yeni bir kuşak…”ta), yukarıda alıntılandığı gibi, partilerin gençliği yük olarak gördükleri, onu ayrı örgütleyerek bu yükü başlarından attıkları gibi inciler bile döktürülüyor. Böylece ne yapılmış oluyor? Yapılan şu: “Gençliği yedek bir güç olmaktan çıkaracak tek şey, onu partinin asli bileşenlerinden biri haline getirmektir!” İşçi sınıfını işçi sınıfı olmaktan ya da partiyi işçi sınıfının partisi olmaktan çıkarmak. “Öğrenci partisi”, en iyimser düşünüşle “işçilerin ve öğrencilerin partisi”! TKP’nin, gençlik hareketine ilişkin, biri diğerinden orijinal düşünceleri bulunuyor. Ama bu düşünceler, gençliğin her türlü sorununa ve talebine, “sosyalizm” ve “parti” yanıtında düğümleniyor. Sadece gençliğin değil, tüm emekçi kesimlerin kendi mücadelelerini verme, buradan, işçi sınıfı merkezli genel iktidar mücadelesine ve partiye bağlanma perspektifleri karartılıyor, –bu arada, ”öğrenci gençliğin her türlü örgütlenme biçiminin merkezine oturtulacak olan, bizler açısından sosyalizm programıdır” gibi garipliklere de rastlanıyor!–, kâh sosyalizm bu sorunları çözecektir deniyor, kâh mesleki, akademik kitlesel örgütlenmelerin karşısına parti çıkarılıyor! Bir tür günümüz emperyalist ekonomizm hortlaması! Parti karikatürleştiriliyor ve aspirin niyetine her derde deva olarak öneriliyor! Biz, burada bütün bunları ele almak yerine, asıl olarak, parti gençliğinin örgütlenmesi sorunu ele almaya devam edelim.
Şimdi, bütün bu söylenenlere, biraz daha yakından bakmamız gerekiyor.
Söz konusu yazılarda ileri sürülen teoriyi haklı çıkarmak için, önce yel değirmeninden bir canavar yaratılıyor. Bunun için, Hareketçiler ve Dev-Genç tam TKP’nin dişine göre. Başlıyor, uzun uzun Türkiye’de geçmişte yaşanmış –özellikle 68 Gençliği dönemi ve sonrasında Dev-Genç pratiği– gençlik örgütlenmeleri tecrübeleri, onların partisizliği, gençliğin partiden uzak tutulması, gençliği kazanma adına onun pohpohlanması eleştiriliyor. Buradan, TKP’nin kendi sakat anlayışı ve teorisi haklı çıkarılmaya çalışılıyor. Dev-Genç örneğine oldukça sık dönülüyor ve buradan, bu tür ayrı örgütlenme ve örgütlerin, genel olarak burjuvazinin –bağımsızlık!– dayatmasıyla ortaya çıkmış olduğu kanıtlanmaya çalışılıyor. Oysa temelde, kategorik bir ayrım bulunuyor. Dev-Genç; partisi olmayan, partisizlik döneminin –bir yanı TİP’e tepkidir– anti-faşist, anti-emperyalist bir gençlik örgütüdür ve tartışılan konuyla doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır. Onda, burjuvazinin ”bağımsızlıkçı” dayatmalarından ziyade, TİP’in uzlaşmacılığına ve oportünizmine tepki ağır basmaktadır. Hareketçiler, bu gençlik mücadelesinden bir parti, cephe çıkarma sevdasındadırlar. Burada söz konusu olan ise, parti gençliğinin örgütlenmesi, hatta kitlesel örgütlenmesidir. Yani, koşullara göre, komsomol biçimini alabilecek bir örgütlenme ve onun parti ile ilişkisidir. Bu demektir ki, geçmişteki Dev-Genç gibi gençlik örgütlerinin –kendilerinin ve gençliğin suçu olmayan– partisizliğinden yola çıkılarak, onların bunu teorize etme çabalarına dayanılarak, proletarya partilerinin, gençliği örgütleme ve onun kitlesini kazanma görevlerine –eğer bu partiler adlarına layık partiler ise– yan çizilemez, “partililik” adına gençliğin örgütsüzleştirilmesi teorize edilemez. Aslında, kolayca fark edileceği gibi, burada, sorun tersyüz edilmiştir. Şimdi şu söylenmek isteniyor: Dev-Genç vb. partisizdi, biz şimdi, partiyi gençliğe veriyoruz! Neresinden bakılırsa bakılsın, gençliğin ayrı türden bir pohpohlanması, onun gururunun okşanması ve dalkavukluk. Ama öbür taraftan, özünde TKP gençliği denilen gençliğin, gençlik kitlesi içindeki gerçek gençlik çalışmasından soyutlanması, kendine komünist adını yakıştırmış bir partinin, kendi ihtiyaçlarını merkeze alarak gençlik kitlesini kazanma görevlerine sırt çevirmesi – tutulmuş olan yol ve gerçek durum budur.
Proletarya partileri, her zaman yenilenmeye, gençleşmeye, ”gençliğin partisi” olmaya büyük önem verdiler. Ama onlar, bunu, kendi asli görevlerini en iyi bir biçimde yapabilme amacına bağlı olarak ele aldılar. Yani sermayeyi yıkma, devrimi başarma, ve bunun için, genç ve enerjik güçleri kazanma ve seferber etme. İşçi sınıfı partisinin, her zaman, işçi sınıfının ana gövdesi ile birlikte, diğer emekçi sınıfları kazanma, onları kendi etrafında birleştirme, bu arada gençliğe de doğru bir önderlik götürme, özellikle işçi ve emekçi gençliğin kitlesini kazanma, onların en iyileri ile kendisini sürekli gençleştirme gibi temel bir görevi bulunmaktadır. Bu amaca bağlanmayan, bu amacı gerçekleştirmeye hizmet eden araçları başarıyla kullanmaya dayanmayan bir gençleştirme, partiyi sıradanlaştıran, sınıfın dışına atan bir “gençleştirme”dir. Gençlik pohpohlanarak, ‘işte size partiyi teslim ediyoruz’ dalkavukluğuna sarılarak, belki genç bir parti yaratılabilir; ama bu, sınıfa yardım ve önderlik yapacak bir partiden, küçük burjuva, sınıf-dışı bir gençlik partisine dönüşmeyi kabul etme ve aynı zamanda, geniş gençlik kitlelerinin de dışına düşme pahasına yapılabilir. TKP’nin durumu da budur.
Gelenek’teki gençlik üzerine yazılmış yazılara, bunların, özellikle gençliğin örgütlenmesine ilişkin yanlarına bakıldığında, gençlik örgütü ve parti arasındaki ilişkilere dogmatik, mekanik bir kavrayışla yaklaştıkları da görülüyor.
Örneğin, genç işçilerin partide örgütlenmesi sorununu daha yakından ele alalım.
Gerçi genç işçileri daha baştan partide örgütleyerek, TKP, genç işçiler sorununu ”daha baştan çözdüğünü” ilan ediyor. Ve tersine, gerçi, biz TKP’nin bırakalım genç işçileri, işçi sınıfı içerisinde az çok “dişe değecek” herhangi bir çalışmasına rastlamadık. Ama yine de, bakalım TKP, kendi sorununu mu çözmüş, yoksa genç işçilerin mi? Bir fabrikayı ele alalım. Orada yüzlerce işçi çalışmaktadır ve bunların içinde az sayıda da genç işçi bulunmaktadır. Buradaki genç işçilerin, diğer işçilerle birlikte, partide örgütlenmesi doğaldır. Çünkü, oradaki hareket, doğrudan sınıf hareketi olarak gelişecek, aynı zamanda bir gençlik hareketi özelliği taşımayacaktır. Parti gençliğinin orada çalışma yapması, örgütlenmesi hem gereksiz, hem enerji kaybı olacak, hem de biçimsel kalacaktır.
Bir başkasını, yoğun genç işçi emeğine dayanan bir fabrikayı, ya da ülkemizde artık çok yaygınlaşan organize sanayi sitelerini vb. ele alalım. Buralarda genç işçiler yoğun emek sömürüsüne tabi tutulmakta, sendikasız, sigortasız çalıştırılmakta, işgününün sınırları bile belirsizleşmektedir. Burada, kuşkusuz gençlik örgütü örgütlenecek, buradaki hareket, ileri sürdüğü taleplerle de –sendika, sigorta, 8 saatlik işgünü taleplerinin yanı sıra, genç emek sömürüsünün kısıtlanması, mesleki eğitim görme hakkı, sportif etkinliklerde bulunma talebi, ve aynı zamanda, tüm gençliği ilgilendiren talepler de öne sürecek vb..–, aynı zamanda, bir gençlik hareketi, ama genç işçilerin hareketi olma özelliği kazanacaktır. Eğer ciddi bir parti, bu genç işçileri kazanmak istiyorsa, o alanda çalışma yapmak, gençlik örgütünü orada kurmak, bu gençlik örgütüne azami yardımı yapmak, en iyi genç partilileri bu alanda görevlendirmek zorundadır. Partinin bunu başarıyla yaptığı koşullarda, orada, aynı zamanda genç işçilerin kitlesel, mesleki gençlik örgütü de kurulabilecek; parti, bu gençler arasından, kendisini sınıfın davasına adamış çok sayıda genç işçiyi kendi gençlik örgütüne ve bünyesine kazanmayı güvence altına alacaktır.
Ayrıca vurgulamak gerekir ki, gençlik örgütünün nitelikleri arasında, son derece esnek olmak, hareket kabiliyeti yüksekliği, partinin girmediği, ulaşamadığı alanlara girme gibi becerilerinin de bulunması, işini büyük bir enerjiyle yapma gibi niteliklerinin varolması gerekiyor. Ve yine görülüyor ki, işçi sınıfı partileri, bugün bu sorunu, ”tarihsel ve konjonktürel” koşullara bağlamıyor, son derece pratik bir biçimde çözüyorlar. Demek ki, iş, “genç işçiler partiye gelin” demekle, tarihe ve konjonktüre havale etmekle ve ”daha baştan”, ezbere çözülmüyor! Sorun, partinin, buralarda kendisinin ya da gençliğinin çalışma yapıp yapmama, gençlik örgütünü kurma iradesini gösterip gösterememesinde düğümleniyor. Bunu hedefleyen bir parti, önüne çıkan tüm zorlukları aşacak yeteneği ve kararlılığı gösterebilir.
Genç işçilerin örgütlenmesi ve mücadeleye çekilmesi –aslında örgütlenmemesi ve burjuvaziye teslim edilmesi– alanında durum bu. Peki, öğrenci gençlik alanında durum ne?
“Öğrenci gençlik ise, eğitimin toplumsallaşmasıyla beraber, sınıflar mücadelesinde önemli bir dinamik olarak karşımıza çıkıyor. Bu dinamiğin işçi sınıfının devrimci mücadelesinde yerini ikirciksiz alması teorik bir zorunluluktur….konumuz işçi sınıfının toplumsal rolünden geçici bir süre ayrı kalan öğrenci gençlik olduğundan, öğrenci gençliğin sosyalist mücadeleye çekilmesi önemli bir mücadele başlığıdır. Bu, tam da öğrenci gençliğin partili mücadelesini gerektirir.” Burada öğrenci gençliğin partili mücadelesinden kasıt, “partili öğrenciler”dir. Konudan biraz uzaklaşma pahasına, kulağa hoş gelen ama içi boş çarpık bir anlayışı düzeltmek gerekiyor. Öğrenci gençliğin, özellikle de yüksek öğrenim gençliğinin işçi sınıfının devrimci mücadelesinde yer almasının anlamı, kendi talepleriyle birlikte sınıfın toplumsal olarak uyandırdığı harekete katılması, o mücadelenin bir parçası olması, taleplerinin gerçekleşmesinin güvencesini sınıfla birleşme ve işçi sınıfının mücadelesinin zafere ulaşmasında bulmasıdır. Yoksa öğrenci gençlik, sınıf mücadelesine, alanını boşaltarak gelmez, partili mücadeleye, sosyalist harekete –tek tek kişisel katılımlar (“partili öğrenciler”) bir yana– kendi alanını boşaltarak bağlanmaz, bu, sözde devrimci ve “komünist” amaçlarla teşvik de edilemez. İşçi sınıfının, diğer emekçi ve halk tabakalarını kendi mücadelesinin etrafında birleştirmeye, genç aydın kuşağı kazanmaya özel çaba göstermesinin anlamı da zaten budur.
Eğer partili olarak sınıfın mücadelesine katılan tek tek öğrenciler kastediliyorsa, ki TKP’nin kastı da budur zaten; bunun önünde bir engel yoktur, bir komünist partisi, genç aydın kuşağının en iyilerini kazanmak zorundadır. Ama bir öğrenci gençlik gerçeği varsa, parti, tek tek kazanımlarla ne yetinebilir ne de bu alandaki görevlerini buna indirgeyebilir. Bir öğrenci hareketinin gelişebilmesine azami yardımı yapmak, bu mücadelenin direngen, taleplerini sonuna kadar ve kararlılıkla savunan bir hatta ilerlemesine katkıda bulunmak zorundadır. Parti, gençliğin sınıfsız toplum mücadelesine kazanılması için, kendi gençlik örgütünün bu çalışmanın içine ”ikirciksiz dalmasını” sağlamak, öğrenci gençliğin akademik, mesleki kitlesel örgütler kurmasına yardım etmek, öğrenci gençliği ve mücadelesini devrimin yedek gücü yapmayı başarmak durumundadır. Bu durumda, parti, dar anlamda düşünülse bile, mesleki akademik örgütlerde birleşmiş, mücadeleye atılmış yüzlerce, binlerce öğrenciyi kendi gençlik örgütüne ve partiye kazanmayı başarabilir. Çünkü partinin gençlik örgütü olması, genç aydın kuşağının partiye kazanılmasının engeli değil, aksine onu kolaylaştıran bir araçtır. Böylece öğrenci gençlik, partili mücadeleye güçlü bağlarla bağlanır.
Belli ki, TKP’liler, gençlik örgütü içindeki partililere, partililerin bu gençlik örgütü içerisindeki çalışmasına ya yabancıdırlar ya da böyle bir şey duymamışlardır! Çünkü, sürekli olarak, bağımsız ayrı gençlik örgütünün gençliği partisizleştirdiğinden söz açmaktadırlar. Oysa, gençlik örgütü, gençlik kitlelerini partiye yakınlaştıran, partinin onlar içinde örgütlenmesini yaygınlaştıran, gençliğin kitlesel olarak devrime ve komünizme kazanılmasına yardım eden güçlü bir araçtır. TKP’liler, “gençliği yedek bir güç olmaktan çıkaracak tek şey onu partinin asli bileşenlerinden biri haline getirmektir!” derken, bu sorundan da bihaber olduklarını ortaya koymaktadırlar. Öncelikle şunlar sorulmalıdır: partili gençler yedek güç müdür, böyle bir teori, anlayış var mıdır? Şu bilinmesi gereken bir gerçektir: partili gençler, eğer gençlik örgütünde çalışıyorlarsa, artık onların partiye karşı sorumlulukları, parti sorumluluğudur. Peki, gençliğin devrimin yedek gücü olarak nitelenmesinden kasıt nedir? Açıktır ki, gençliğin devrimin yedek gücü olmasından kasıt, geniş gençlik yığınlarının sermaye ve gericiliğin etkilerinden kurtarılması, işçi sınıfı ve devrimin yedeği yapılması, partinin, bunun için, kendi gençlik örgütünü –partinin gençlik içerisindeki çalışmasının tek biçimi, bu değildir!–, bu genç yığınlar içinde çalışmaya sokmasıdır. Aksi bir tutum, gençliğin sermayenin yedek gücü olmasına götürecektir ki, ciddi bir parti, bunun, devrimin yenilgisi anlamına geleceğini çok iyi bilir. Parlak, cilalı laflar arasında TKP’nin düştüğü durum da işte budur.
BAKLA AĞIZDAN ÇIKIYOR!
TKP, bağımsız gençlik örgütü kurmanın yanlışlığını kanıtlamak için bin dereden su getiriyor. Gelenek’te gençlik üzerine yazılmış yazılarda, gerçekte bu gerici çabanın bugün nesnel bir zorunluluktan, konjonktürden, örneğin sınıflar arası güç ilişkileri, politik koşulların uygun olmaması vb.’den kaynaklandığına ilişkin tek satır bulunmuyor. “Hareketçiler” ya da bir başkasının yanlış anlayışı ve pratiği, ayrı gençlik örgütü kurmamanın temeli yapılıyor. Bunca yazılıp çizilenin arasında, TKP açısından sorunun özünün ne olduğuna açıklık getiren bazı ifadeler var ki, onları biraz irdelemek, gerçekte TKP’nin derdinin ne olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Örneğin “Yeni bir kuşak…” başlıklı yazıda şunlara rastlıyoruz:
”Solun öğrenci örgütlenmesinde belki en fazla muzdarip olduğu başlık olan süreklilik sorunu, TKP’li öğrenciler için kadrolaşma ile çözüldü. Ne yaptığını bilen partili kadrolar… bugün TKP’nin bu başlıkta elinin son derece rahat olması ciddi bir emeğin ürünüdür. Komünist kadrolar hele hele zor, görece durağan bir dönemde kolay yetişmiyor.” Nihayet bakla ağızdan çıkıyor. İşçi sınıfı ve onun mücadelesinin geliştirilmesi gibi sorunu olmayan bir parti, ağlarını öğrenci gençliğe atıyor ve oradan ihtiyacını devşiriyor! TKP’nin ayrı bir gençlik örgütlenmesine karşı olmasının bir nedeni tam da burada yatıyor. Gençlik, (TKP gençlik deyince, özellikle öğrenci gençliğin anlaşılması gerekiyor) bereketli bir alan ve komünist kadrolar da kolay yetişmiyor. Gençliğe cazip gelecek bir kaç sansasyonel eylem nasıl olsa bu sorunu çözüyor. Komünist bir gençlik örgütünün omurgasını oluşturması gereken işçi gençlerden, ve daha da ötesinde, işçi sınıfından kadro kazanmak ise, TKP için neredeyse olanaksız! Buna karşın, partinin de soyunu devam ettirmesi gerekiyor! Öğrenci gençlik, partinin kadro ihtiyacını karşılamak için, diğer alanlara göre daha verimli. O zaman, TKP’nin öğrenci gençlikten alabileceğini alması gerekiyor!
Gençliğin mücadelesinin ihtiyaçlarını karşılayacak, onun kitlesini kazanmayı amaçlayacak örgüt anlayışı yerine, partinin kadro ihtiyacını karşılayacak bir anlayışla soruna yaklaşılıyor ve buradan gençlik örgütünün gereksizliğine ilişkin orijinal bir teori çıkarılıyor. Belki bu anlayışla partinin kadro ihtiyacı kısmen karşılanabilir. Ama bu, partinin sınıf dışına düşmüş bir parti olarak şekillenmesi anlamına gelecektir. TKP’nin bugünkü durumunu karakterize eden özelliklerden birisi de, zaten budur. Ama böyle bir parti, sadece sınıf-dışı bir parti olmakla kalmaz, gençliğe ve onun mücadelesine de yabancı bir parti haline gelir. Eğer öyle olmasaydı, sadece sosyalist öğrencilerin üye olabilecekleri anlamından başka bir anlama gelmeyen –ve henüz sosyalizmi benimsememiş gençliğin, küçük bir azınlığının ötesinde gençlik yığınlarının örgütsüzlüğünü ve örgütsüz kalmalarını onaylayan–: öğrenci gençliğin her türlü örgütlenme biçiminin merkezine, sosyalizm programı konmalıdır gibi bir anlayışa her halde rastlamazdık. TKP’nin derdi anlaşılıyor, ama bulunduğu durumun teorisini yapması hatasını ağırlaştırıyor.
Ancak TKP’nin gençlik örgütü kurmamasının tek nedeni, elbette bu değildir. Gençlik örgütü kurmaktan duyulan korkunun diğer temel bir nedeni ise, 2. Enternasyonal partilerinde görülene benzer bir oportünizmdir. Onlar gençliğin dinamizminden, sınıf uzlaşmasına, pasifizme duyduğu nefretten büyük bir korkuya kapılmışlardı. 2. Enternasyonal partileri, ayrı gençlik örgütü kurmayarak, gençlerin başlarına “bela” olmasından korunup kurtulabileceklerini, gençliği daha kolay kontrol altına alabileceklerini, onların dinamizmlerini boğabileceklerini düşünüyorlardı. Bu, aslında burjuva karakterli bütün partilerin hemen hemen ortak korkusudur. Bu yüzden, çok da görmemek gerekiyor!
BAZI HATIRLATMALAR
Aslında burada değinilecek sorunlara, yazının girişinde kısa da olsa değinildi. Ama burada, daha sonra ele alınan konuların daha iyi anlaşılması için, buraya kadar söylenenler üzerinden birkaç vurgu yapmak yararlı olacaktır. Parti, işçi sınıfının en üst örgüt biçimidir. Bunun anlamı şudur: parti, işçi sınıfının olduğu gibi, toplumun diğer emekçi sınıflarının, namuslu aydınların ve bu sınıfların gençliğinin en iyi unsurlarını, yani kendisini işçi sınıfının davasına adamış olanları bünyesinde birleştirir, merkezileştirir ve yönetir. Bu unsurlar, kendilerini geniş partili yığınlarla çevrelerler. Açık kitlesel bir parti biçimini aldığında da, parti, üyelik kriterleri değişmekle birlikte, bu en iyileri kazanma, bunları partinin profesyonel çalışmasında değerlendirme amacından vazgeçmez. Az çok iddiasına uygun hareket etmeyi amaçlayan bir parti, sendikaları, dernekleri, öğrenci örgütlerini, ülke çapında ve yerel platformlar vb. gibi kalıcı ve geçici tüm örgüt biçimlerini bin bir bağla kendisine bağlayacak, merkezileştirecek, hepsini iktidar mücadelesinde birleştirecek yolu ve yöntemi bulmakta zorlanmayacaktır. Bir işçi sınıfı partisi için, diğer örgüt ve kesimlerle ilişkisi açısından ise, gençlik ayrı ve özel bir yerde durmaktadır.
Gençlik ayrı bir sınıf değildir. Toplumu oluşturan sınıfların genç kuşağıdır. Partiyi öncelikle ilgilendiren, emekçi sınıfların gençliğini kazanmaktır. Parti, gençliğe, onu mücadeleye kazanma, devrimin yedek gücü yapma ve geleceği kazanma perspektifi ile yaklaşır; gençliği, onun hareketini bu sorumlulukla ele alır. İşçi sınıfı ve emekçi sınıfların gençliği, işçi sınıfı partisinin mutlaka kazanmak zorunda olduğu bir toplumsal kesimdir. Bu kitlenin ana gövdesini kazanmadan, işçi sınıfının iktidar mücadelesinin başarıya ulaşması hemen hemen olanaksızdır. Parti bu kitleyi nasıl kazanabilir, bunun için hangi gücü seferber edebilir?
Partinin gençliği kazanması ve ona önderliğini götürmesinin önemli aracı yine gençliğin kendisidir! Parti bunu, işçi, emekçi, öğrenci, köylü gençlerden kazandığı gençlerden oluşturduğu kitlesel gençlik örgütü aracılığı ile yapar. Bu gençlik örgütü, işçi, öğrenci, işsiz, köylü gençliği kazanmak, onların kitlesel mesleki örgütler kurmasına yardım etmek, gençlik mücadelesinin yaygınlaşıp kitleselleşmesine dayanak olmak durumundadır. Bu gençlik örgütünün her kademesindeki gençlerin partiye kazanılması, partinin tüm gençliğe önderliğini onlar aracılığı ile sağlamlaştırması, partinin başarmak zorunda olduğu görevlerden birisidir. Bu, parti ile gençlik örgütü arasındaki ilişkinin, örgütsel bağımsızlık ilişkisinin ötesinde, çok yönlü ve canlı –ideolojik, politik, eğitsel, kültürel vb.– bir ilişki olması anlamına gelmektedir. Bu ilişki, gençlik kitlelerinin sağlam bir temel üzerinde devrime ve sosyalizme kazanılmasının güvencesidir. Gençlik kitleleri arasında kendi adına bir çalışma yürütmeye yetenekli olan, kendi iç yaşantısını düzenleme yeteneği bulunan, enerjik, hareketli, partinin tüm tecrübesinden yararlanan bir gençlik örgütü, kuşkusuz partinin gençlik kitlelerini kazanmasının en önemli aracı olacaktır. Eğer partinin gençliği kazanmak diye bir sorunu varsa, gençliğe ilişkin büyük sorumluluklarını da yerine getirmek zorundadır.
TKP’nin aksine, gördüğümüz gibi, proletarya partileri, gençliğe, kadro kazanmak gibi dar, faydacı bir anlayışla yaklaşmazlar ve yaklaşmamışlardır. Onlar, gençlik örgütünü, gençlik yığınlarını mücadeleye çekmek, onun kitlesini kazanmak için bir yardımcı araç olarak gördüler. Bu örgütün toplumsal sorumluluk altına girmesini, gençlik kitlesini mücadeleye seferber etmeye yetenekli olmasını, buradan, geleceğin iyi komünistlerinin yetişmesini sağlamayı, gençlik örgütünün kendi işlerini yapabilme tecrübesi kazanmasını amaçladılar. Gençlik örgütünü, gençliğin devrim ve sosyalizm için örgütlendiği, mücadeleye atıldığı, deneyim kazandığı bir okul olarak gördüler. Böylece, partinin, on binlerce, yüz binlerce gence ulaşmasının sağlanması ile, doğal bir süreç içinde, bunların içinden iyi parti kadrolarının çıkması zaten güvenceye alınmış, partinin sürekli olarak gençleşmesinin önü de açılmış olacaktır. Ama bu, yürütülen çalışmanın, gençliğe gereken önemi vermenin bir sonucudur. Sorun tersyüz edilerek, bu alanda ilerleme sağlamak ya da sağladığını sanmak, böyle davrananların kendisini vuracak ciddi bir yanılgı olacaktır.
Bitirirken vurgulamak gerekir ki: her ciddi işçi sınıfı partisi için; gençlik örgütü kurmamak, daha baştan gençliği kazanma çalışmasından vazgeçmek, gençlik yığınlarını burjuvazinin etkisine ve insafına terk etmek anlamına gelmektedir. Sosyalizme özlem duyan belirli bir gençlik azınlığını “partinin asli bileşeni” ilan etmesi, TKP’yi, gençliğin yığınlarını burjuva etkisine terk ve teslim etmekten alıkoymamaktadır. Hiçbir mazeret bu duruma gerekçe yapılamaz. Bu, zorlu, ama mutlaka yapılması gereken çalışmadan yan çizilmesini haklı çıkaramaz. Gençliği kazanma çalışması içine girmeyenin, iktidar mücadelesinde başarılı olması, geleceği kazanması söz konusu bile edilemez. Son olarak, denebilir ki, zaten TKP’nin öyle bir derdi yok. Ancak işçi sınıfı partisinin var ve gençlik sorununda kafa bulandırmaya çalışanlarla sert bir ideolojik mücadele de zaten bunun için gerekiyor.