Yerel parti örgütlenmesi ve yerel parti çalışması, devrimci sınıf partisinin çalışma ve örgütlenmesinin omurgasını oluşturur. Kapitalist emperyalizme ve burjuva diktatörlüğüne karşı mücadelede başarılı olabilmek; işçi sınıfı ve emekçilerin bilinç, eylem ve örgütlülüğünü her geçen gün daha ileri mevzilere taşımak, işçi sınıfının politik partisinin güçlü yerel örgütlere sahip olmasıyla mümkündür.
Devrimci işçi partisi olarak Emeğin Partisi’nin (EMEP) işçi, emekçi yığınlar içerisinde politik ve örgütsel etkisini artırması, sermaye cephesinin saldırılarının emekçi yığınlar tarafından püskürtülebilmesi, işçi sınıfı ve emekçilerin daha zor ve güç mücadele koşullarına hazırlanması vb. birçok devrimci görev ve sorumluluğun yerine getirilebilmesinde yerel örgütlerin (il ve ilçe örgütleri) çalışmaları belirleyicidir.
Sınıf partisinin hedeflerine ulaşmasında, politikalarının/taktiklerinin doğruluğu ve geçerliği tayin edicidir. Ancak bilinen ve sıkça tekrarlanan bir gerçek daha vardır; politikaların, taktiklerin doğru olması yetmez. Çünkü onları günlük hayat içerisinde ete kemiğe büründürecek, maddi bir güce dönüştürecek olan örgüt ve kadrolardır. Dolayısıyla en az, doğru politikalar/taktikler kadar, örgüt ve kadroların, amaca uygun, verimli, doğru mevzilendirilmesi de tayin edici bir öneme sahiptir. Yeni güçler kazanmak, yeni örgüt ve kadrolarla büyüyüp güçlenmek, ancak böyle bir örgütsel mevzileniş ve çalışmayla mümkün olur.
Parti örgütlerimiz, gerek kendi pratik deneyimleri ve gerekse proleter sosyalist hareketin örgütsel birikimiyle, yerel parti faaliyetini sürekli gözden geçirmek, örgütlülüğümüzü ilerletmek, güçlendirmek ve kurumsallaştırmak zorundadır. Bu aynı zamanda parti örgütlenmesinde canlılık, süreklilik ve yenilenmenin de bir gereğidir. Ancak, bütün bu genel doğruların -hatta daha fazlasının- biliniyor olması, yerel parti faaliyetlerimizde bir dizi eksiklik ve sorunun yaşandığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
YEREL ÖRGÜT ÇALIŞMASINDA ÖNCELİKLER BELİRLEYİCİDİR
Elbette her devrimci işçi partisi, sistem ile çıkarları çatışan bütün toplumsal kesimler içerisinde faaliyet yürütür, yürütmelidir. Bütün bu alanlarda örgütlenmek ve bu kesimlerin hareketinin ortak, birleşik bir mücadele olarak sermaye cephesine yönelmesini sağlamak, devrimci sınıf partisinin sorumluluğudur.
Çünkü işçi sınıfının; diğer ezilen ve sömürülen kesimlerin, gençliğin desteğini almadan, bu kesimlerin mücadelesini kendi mücadelesi ekseninde birleştirmeden, emperyalist kapitalizmden kurtulması mümkün değildir. Ancak bu gerçek, sınıf partisinin çalışma ve örgütlenmesinin temel alanının fabrika ve işyerleri olduğu gerçeğini değiştirmez.
Partimiz gerek 1. ve 2. Kongresi’nde, gerekse temel parti belgelerinde çalışma ve örgütlenmesinde fabrikalar ve işyerlerini merkez aldığını ortaya koymuştur. Ancak bunu dile getirmiş olmamız yetmiyor. Bu temel belirlemenin gereği olarak yerel parti örgütlerimizin, ileri kadroların, öncelikli olarak temel fabrika ve işyerlerine göre mevzilendirilmesi gerekiyor.
Bugün yerel parti örgütlerimizin, bu gerçeğin sık sık dile getirilmesine ve gelinen süreçte belirli somut adımların atılmış olmasına rağmen, iş bölümü ve görevlendirmede öncelikleri unutabildiğini görüyoruz. Her şeye yetişmek, geneli kucaklamak, diğer alanları ihmal etmemek, parti faaliyetini bütün alanlara yaymak vb. gibi genel doğrulardan hareketle ortaya çıkan bu durum, dikkat, enerji ve zaman dağılımında önceliklerin göz ardı edilmesine neden olabiliyor. Dahası, parti üye ve yöneticilerimizin büyük çoğunluğu bir yandan, yerel parti faaliyetimizin temel fabrika ve işyerlerine göre şekillenmesi gerektiğini söylerken, diğer yandan, parti çalışmasına günlük-pratik katılımlarının değerlendirilmesini, “ne kadar buna uygun davrandıkları” üzerinden yapmayabiliyorlar.
Örneğin, yerel parti faaliyetlerimizin can damarı olan İstanbul gibi büyük bir ilde, ileri parti kadrolarının görev paylaşımı, iş bölümü söz konusu olduğunda, temel işyeri ve fabrikalar tespit edilmiş olmasına rağmen, idari sınırlara göre bir yapılanma, şu veya bu nedenle öne çıkıp, belirleyici olabiliyor. Bu da her ilçeye, alana eşit düzeyde bir enerji, kadro ve zaman ayırma gibi “masum bir gerekçeyle” gündeme geliyor. Hal böyle olunca, günlük örgüt çalışmasının takibi, denetimi, sözlü ya da yazılı rapor edilmesi, yerel parti faaliyetinin temelini oluşturan fabrika ve işyerlerine göre değil de, genel bir ilçe faaliyeti üzerinden gerçekleşiyor.
Öncelikleri belirlenmiş, kadro dağılımı ve iş bölümü buna göre yapılmış bir yerel örgüt çalışmasında gerekli ısrar ve inatçılığın gösterilememesinden kaynaklı olarak, parti üye ve yöneticilerimiz arasında farklı tarzların şekillenmiş olduğu gerçeği de göz önüne alınarak, parti yerel örgütlerimizi önceliklerden uzaklaştırıcı baskılanmalar karşısında her zamankinden daha fazla bir titizliğe ihtiyaç duyduğumuz açıktır.
Burada önemli bir konuya dikkat çekmek anlamlı olacaktır. 24 Ocak kararları doğrultusunda, “dışa bağımlı, borçlanarak kalkınma modeli” saçmalığına bağlı olarak, ülkemizde kapitalizmin gelişim seyri, temel sanayi yatırımlarına değil, temel tüketim maddeleri ve ara mal üretimine ağırlık verme doğrultusundadır. Bu sektörlerde ciddi bir işçi yoğunluğu söz konusudur. Bu durum, küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan organize sanayi bölgelerinin hızla yaygınlaşmasına neden olmuştur. Yerel parti örgütlerimiz, bu alanlardaki birçok küçük ve orta ölçekli işletmede dağınık üye ve işçi ilişkilerine sahiptir. Özellikle de tekstil sektöründe durum böyledir.
Bu durum, parti yönetici ve üyelerimizin önemli bir enerjisinin bahsedilen alanlara kaymasını teşvik etmektedir. Oysa bütün bu alanlara yetişecek kadro gücümüzün henüz olmadığı bilinmektedir. Buna rağmen ileri parti kadrolarımızın bu alanlardaki dağınık işçi ilişkileri peşinde sürüklenmesi söz konusu olabilmektedir. Eğer yerel örgütlerimizin bulunduğu alanlardaki işçi yoğunlaşması buralardaysa, elbette ki örgüt pratiğimiz de buna uygun olacaktır. Ancak İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde bu durum, çalışmamızın önceliğini büyük, temel fabrika ve işletmelerin oluşturması gerçeğini değiştirmemelidir. Bu tip alanlarda da stratejik sektörlerde üretim yapan en büyük fabrika ve işyerleri temel alınarak çalışma yürütülmelidir. Yine bu sektörlerde, sendikalaşma faaliyetinin işçiler arasında çabuk taraftar bulmasından kalkarak, asıl önceliğin doğal önder konumundaki ileri işçilerin partiye kazanılması, işyeri parti örgütünün kurulması olduğu fikrinin zayıflamasına izin verilmemelidir.
Her tür yerel parti çalışmasında öncelik ve temel hedef, temel fabrika ve işyerlerinde parti örgütünün kurulmasıdır. Fabrika örgütleri toplamı olan bir parti olmanın mantıksal sonucu; yerel parti faaliyetimizde önceliklerin bu hedefe uygun olarak belirlenmesi ve günlük örgüt çalışmasının bu temelde sürdürülmesidir.
Elbette ki günlük çalışmada zaman zaman çeşitli ihtiyaçlardan kaynaklı önceliklerin gündeme gelmesi, farklı kesimlerin hareketinin, kendiliğinden hareketin dalgalanmalarına göre öne çıkması söz konusu olmaktadır. Ancak bu tür durumlarda bile, temel önceliklerin yer değiştirmesi gibi tehlikeler karşısında titiz, dikkatli olunması ve uyanıklığın elden bırakılmaması gerektiği; parti faaliyetimizin bugüne kadarki pratik birikimiyle sabittir. Dolayısıyla, aidat ilişkisinden propaganda ajitasyon faaliyetine, günlük gazete dahil parti basınının takibinden organ hayatına, bilgi almadan bilgi vermeye ve parti üyelerinin eğitimine kadar, yerel parti çalışmamızın bütünü bu önceliklere göre şekillenmek ve sürdürülmek zorundadır.
FABRİKA VE MAHALLE/SEMT ÇALIŞMASININ ELE ALINIŞI
Yerel parti çalışmalarımızda çeşitli eksiklik ve zayıflıkların ortaya çıktığı bir diğer önemli husus fabrika/işyeri çalışması ile mahalle/semt çalışması arasındaki ilişkidir.
Yukarıda ortaya konan temelde öncelikleri belirlenmiş bir yerel parti faaliyetinde, mahalle/semt örgütlerinin, partinin fabrika/işyeri örgütlenmesini besleyen, güçlendiren, yaygınlaştıran temelde ele alınması gerektiği, çeşitli vesilelerle parti materyallerimizde dile getirilen bir diğer genel doğrudur. Ancak, -sorun olmaya devam eden çalışmaların verimlilik ve sonuç alıcı niteliğe sahip olma düzeyi bir yana- hâlâ üye ve yerel yöneticilerimiz mahalle/semt çalışmalarındaki yoğunluğu dikkat çekicidir. Elbette ki, doğru değerlendirildiğinde bu yoğunluk yerel örgütlerimizin fabrika ve işyeri örgütlenmesini güçlendirici bir rol oynayacaktır/oynamaktadır. Durumun böyle olması, yerel örgüt çalışmamızda ağırlığın fabrika ve işyerlerine doğru değişmesinin gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır.
Örgüt ve kadrolarımızın dikkat ve enerjisinin temel fabrika ve işyerlerine yoğunlaştığı koşullarda zaman zaman “mahalle/semt çalışmasının ihmal edildiği” gibi değerlendirmeler gündeme gelmektedir. Oysa ihmal edilmeyen, gerekli titizlik ve önemin verildiği, kalıcı bir mahalle/semt çalışması/örgütlenmesi, fabrika ve işyerlerine yoğunlaşan bir parti çalışması ekseninde ele alındığında bir kazanım ve kalıcılığı olan bir çalışma olacaktır. Fabrika ve işyeri örgütlenmesini güçlendirmeyi hedefleyen bir yerel parti çalışması, güçlü ve kalıcı mahalle/semt örgütlenmeleri yaratabilir. Çünkü fabrika/işyeri çalışması sadece fabrikada geçen üretim zamanı süresince yürütülen bir çalışma değildir. Yeni işçi ilişkilerinin kurulması, var olan işçi ilişkilerinin geliştirilmesi, işçilerin eğitimi ve parti çalışmasına ileri düzeyde kazanılması, çalışmanın mahalle/semtlerde de, aynı öncelik anlayışıyla sürdürülmesiyle perçinlenir.
Parti yönetici ve üyelerimizin, fabrika-işyeri çalışmasını, fabrikada bulunulan üretim zamanıyla sınırlayıp, “mahalle/semt çalışmasına yardımcı olma” gibi görünürde haklı/mantıklı olan bir gerekçeyle, dikkatini, enerjisini ve zamanını bu alanlara yoğunlaştırması söz konusu olabilmektedir. Oysa yapılması gereken, fabrika/işyerinde geçen üretim zamanının dışındaki diğer zamanın da, yeni işçiler tanıma, var olan işçi ilişkilerini güçlendirme vb. amaçlarla bu alandaki parti örgütlenmesinin güçlenmesi doğrultusunda değerlendirilmesidir ve ilerletici olan da bu olacaktır. “Hiçbir şey olmuyor bu olsun bari” gibi durumlar hariç hiçbir şey, bunun dışında yaklaşımla görevlendirme yapılmasına neden olmamalıdır.
Bu hususlardaki yanlış, eksik kavrayışa bağlı olarak yaşanan bir diğer sorun ise; mahalle/semt çalışmalarında kurulan veya var olan üye ve çevreler arasında, önemli fabrika ve işyerlerinde çalışan kişilerin bilgisinin ilgili organlara ya da yerel yönetici organlara bildirilmemesidir. Bu durum; kimi zaman, ilçe çalışmasının zayıflaması, kimi zaman gerekli dikkat ve titizliğin gösterilmemesi kimi zaman ise partimizin temel örgüt anlayışına ve önceliklerine ilişkin kavrayış zayıflıklarının ağır basması gerekçesi ile ortaya çıkmaktadır. Oysa adı üstünde, bunlar sadece bir gerekçedir ve yerel yönetici organların bilgisi dâhilinde ortaya çıkacak istisnai durumlar hariç, partimizin mücadele ve örgüt anlayışıyla bağdaşmaz.
Önümüzdeki dönemde yerel parti çalışmamızda bütün sorumlu parti yöneticilerinin, görevlilerinin, ileri parti militanlarının ve üyelerinin bu tip yanlış eğilimlerden kurtulması, istenmeden ortaya çıkacak zayıflık ve eksikliklerin nedeni olmamak açısından belirleyicidir.
İŞLEYEN YÖNETİCİ ORGANLAR, ÇALIŞAN PARTİ GRUPLARİ
Yerel parti çalışmamızda, yerel yönetici organların (il, ilçe yönetimlerinin) olabildiğince hareketli, partinin politik ve örgütsel platformunu en ileri düzeyde kavrayan ve bu doğrultuda istikrarlı bir yönetici organ çalışması sürdüren konumda olması, parti çalışmamızın güçlenip kurumsallaşması açısından hayati öneme sahiptir. Dolayısıyla bu organlarda yer alacak parti üyelerimiz görev alırken veya görevlendirilirken buna uygun kadrolardan seçilmelidir.
Bu gerçeğin unutulduğu, yönetici organın sadece veya büyük oranda şeklen var olduğu bir durum kabul edilmemelidir. Bu durumdaki yerel yönetici organların, belirli bir dönem işlevsiz, “adı var kendi yok” bir konumda varlığını sürdürmesinin, yerel parti çalışmamızı zayıflatan, şekilsizleştiren ve birçok değerin aşınmasına neden olan sonuçlar doğurduğu görülmüştür. Bir üst düzeydeki sorumlu parti yöneticilerinin ve yönetici organların bu duruma müdahale etmede gecikmesi, eğer işlevli, asgari oranda çalışan, gelişmeye açık yönetici komiteler kurma olanakları yoksa önceliklere uygun olarak yeni düzenlemelerin yapılmasında gerekli ataklığı gösterememesi, yerel parti faaliyetimizin bir cümle önce ortaya konan sonuçlarla malul hale gelmesine göz yumulması anlamı taşıyacaktır.
Seçim dönemleri veya daha farklı istisnai durumlar elbette ki söz konusudur. Ancak çeşitli zorunluluklar sonucu da olsa oluşturulmuş işlevsel olmayan yerel yönetici organların mevcut durumuyla varlığını sürdürmesine müsaade edilemez. Hele hele, yerel parti örgütlerimiz, özellikle İstanbul gibi büyük kentlerde idari, resmi ihtiyaçlarla sınırlanmış, koşullanmış bir yönetici organ varlığına tahammül etmemeli, eğitici, değiştirici olma ve gerektiğinde yeniden oluşturma yolunu seçerek kurumsallaşma, ayakları yere basan bir çalışma yürütme konusunda samut ve hızlı adımlar atmalıdır. Örneğin özellikle büyük illerdeki çeşitli ilçe yönetimlerimizin, temel parti grupları oluşturmaktan bile uzak, asgari oranda parti görevlerini yerine getiremeyen, mevcut koşullarda çok sayıda yöneticiden oluşan ancak, yerel parti çalışmasının önceliklerine uygun, somut bir görevlendirmeden yoksun halde varlığını sürdürdüğünü görmek mümkündü. Dahası, kendi yönetici organ toplantılarını bile yapmaktan uzak, aylarca toplantılara gelmemiş, gelmişse de şu veya bu nedenle üzerine düşeni yapmayan/yapamayan yöneticileriyle yönetici organlardan söz etmek mümkün olabilmektedir.
Oysa zorluklarına rağmen, bilinen belli başlı illerdeki yerel parti örgütlerimizin yönetici organlarını ihtiyaçlara uygun olarak yapılandırma olanağı vardır. Sorun, statükoya teslim olmama, yönetici organlarımızı ilerletici adımlar atmada, yeni görevlendirmelerle güçlendirmede cesur olabilmektir. Yine burada önemli olan bir diğer konu da, yazımızın başında ele aldığımız öncelikler sorununa bağlı olarak, yönetici parti komitelerinin, temel faaliyet alanlarını merkezine alan bir işlerlikle kurulmasıdır. Örgüt mekanizmasını idari sınırlara göre değil, ihtiyaçlara, fabrikalara, işyerlerine göre kurmaktır.
“Bugün kendisine ister emekçi partisi desin, ister başka türden bir niteleme yapsın bütün partiler, iller ve ilçeler, dolayısıyla da bölge esasına göre örgütlenmişlerdir, insanlar hangi ilçe ya da semtte oturuyorlarsa o ilçe örgütünün üyesidirler. Bu örgütlenmenin mantığında, partili olmanın ve parti çalışmasının esası partiye üye kazanmak ve seçimden seçime oy vermek vardır. Başka bir söyleyişle bu tarz örgütlenmede, özel olarak seçilmiş üst düzey yöneticiler politika yapacaklar; bunlar dışındaki parti üyelerinin politikaya tek katılış biçimi oy vermekten ibarettir.
Bunun anlamı ise, düzenin kendilerine biçtiği rolle sınırlı bir politika ve kitle ilişkisiyle yetinmektir. (…) Bu tarz bölgesel esasa göre örgütlenen, kendisine sosyalist ya da benzer adlar takan partiler içinde sonuç değişmez. Bunlar; ne kadar çok emekten, emekçiden, işçiden, yığınların politikaya çekilmesinden, sokak ve emekçi inisiyatifinden vb. söz ederse etsin, emekçi yığınlar adına politika yaptığını iddia eden azınlık seçkinlerin partisi olmaktan kurtulamazlar. (…) Birim çalışmasının mantığı ise; tam tersine, politikayı doğrudan emekçilerin yaptığı, her partilinin gündelik olarak politikaya bütün boyutlarıyla katıldığı, dahası emekçi tarzı bir politikanın ancak yığınların gücünü sahneye çekerek yapılabileceğini esas alan bir çalışma tarzını zorunlu kılar. Çünkü birim örgütü, yığınların gündelik mücadeleyi sürdürdükleri üretim ve hizmet birimleri içinde kurulur ve ister istemez yığınlarla günün her saati iç içe ve yüz yüzedir.” (Birim Örgütlenmesi Nedir? Emek Eğitim Dizisi: 1)
Bu alıntı, sadece birim örgütlenmesinin değil, aynı zamanda parti yönetici organlarının neye göre şekilleneceğinin de göstergesi, izahıdır. Ancak böyle kavrandığı ve bu kavrayış egemenliğini sürdürdüğü sürece işleyen, ilerleyen, verimli ve güçlenen bir yerel yönetici organ kurumlaşması gerçekleşebilir. Şüphesiz burada mükemmeliyetçi, idealist ve bu kez de durumu tersten abartan kavrayışlara düşmemek gerekir. Yaşanan olumsuz pratik deneylerden kalkarak, genel doğrular üzerinden kestirme sonuçlar çıkarmamak, partinin canlı bir organizma olduğunu unutan aydınca yaklaşımlara karşı da eğitici bir mücadele vermek gerekir.
Bilindiği gibi bundan yaklaşık 8 ay önce parti GYK’mız, 2. Kongre kararlarının gereği ve parti tüzüğünün değiştirilen üyelikle ilgili maddesine uygun olarak, parti üyelerimizin, parti birimleri, mahalle grupları temelinde örgütlü hale getirilmesi, her üyenin somut bir parti görevi alması için, bütün üyelerimizi bu anlayışa kazanma amacıyla bir çalışma başlatmıştı. Gelinen noktada birçok yerel parti örgütümüzün bu doğrultuda yaptığı düzenlemelerin sonuçlarının çeşitli düzeylerde ortaya çıktığı görülmektedir.
Elbette partimiz, örgüt çalışmasının vazgeçilmez bir parçası olarak, üyelerinin parti çalışmasına katılımının düzeyini yeniden ve yeniden gözden geçirmek, üyelerin çalışmaya katılımını daha verimli hale getirmek için ihtiyaçlara göre yeni düzenlemeler yapmak durumundadır.
GYK kararlarımız doğrultusunda atılan adımlar ve özellikle mahalle/semtlerde parti gruplarının oluşturulması için harcanan çaba sonucu, üyelerimizin parti çalışmasına katılım düzeyi o dönemden bu yana belirli bir ilerlemeyi de beraberinde getirmiştir. Ancak bu süreçte, mahalle/semtlerde oluşturulan parti gruplarımızın önemli bir çoğunluğu kâğıt üzerinde kalmıştır. Bu gruplar, üyelerimizin büyük çoğunluğuyla görüşülüp oluşturulmasına karşın istenilen katılım ve verim sağlanamamıştır. Ancak bu, yeni girişimlerin, bu konudaki ısrarların önünü kesmemelidir. Üyelerimizin bu süreçteki çalışmalara katılımı, partimizin çağrılarına yanıt verme düzeyi dikkate alınarak, bu grupların, çalışan parti grupları olarak yeniden şekillendirilmesi ihmal edilmemelidir. Aksine, daha önce oluşturulmuş plana uygun çalışmayan grupların, parti çalışmasına katılımda üzerine düşeni yapmaya çalışan üyelerimiz üzerinden yenilenmesi ve yeni üyelerin kazanılması hedefiyle çalışma yürütmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılmasının, yerel parti çalışmamızı ilerletici bir rol oynayacağı açıktır.
Böyle bir yaklaşımla yapılacak düzenlemeler, parti kadrolarımızın ve üyelerimizin enerjilerinin daha verimli değerlendirilmesini sağlarken, yeni katılımları da teşvik edici olacaktır.
Bu yönde atılan adımlar, üyelerimizin tüzük gereği temel görevlerinden biri olan aidatların düzenli ödenmesi konusunda da etkili olacaktır. Özellikle, aidat vermenin üyeliğin temel bir kıstası olduğu, belirlenen miktardaki aidatların aksatılmadan ödenmesinin, yerel örgüt çalışmamızı güçlendireceği, bilinen, ancak yerine getirilmesinde hâlâ önemli eksiklikler olan bir husustur. Yerel parti öğütlerimizde aidatların, ilçelerin ihtiyaçlarının karşılanmasıyla sınırlı bir yaklaşımla toplandığını görmekteyiz. Hatta bazı parti üyelerimizde, ilçe, il binası varsa aidat veren, yoksa bu sorumluluğunu yerine getirmekten imtina eden, devrimci bir sınıf partisi üyesi olmakla bağdaşmaz tutumlarla karşılaşılabilmektedir. Oysa birçok kez dile getirildiği gibi aidat ödeme konusu, sadece partinin mali olarak desteklenmesi sorunu değildir. Partiyle olan gönül bağını örgütlü bir bağa dönüştürme ve yerel parti çalışmasının güçlendirilmesine katkı sunmanın vazgeçilmez araçlarından birisidir bu. Bunu göz ardı eden her hangi bir parti üyesinin konumu tabiri caizse “yarım partililik” konumu olacaktır, bu ise, her üyemiz açısından kabul edilemez olmalıdır.
ORGAN HAYATI, GÜNLÜK TAKİP VE SÜREKLİLİĞİN ÖNEMİ
İsterse en yetenekli kadrolardan oluşuyor olsun, devrimci bir sınıf partisinin üye ve yöneticileri kolektif, sorunların üstesinden birlikte gelinen, sorumlulukların paylaşıldığı bir organ hayatı içerisinde yer almıyorsa, çalışmanın verimliliği istenilen düzeyde olamaz. Yine, en doğru görevlendirmeler yapılsa ve en iyi planlar çıkarılsa da, eğer yerel örgüt çalışmasında günlük bir takip, ısrar ve süreklilik yoksa çalışmanın sonuç alıcı ve başarılı olması da mümkün değildir. Bu çerçevede;
1. Bugün parti üye ve kadrolarımız, kolayıyla zoruyla önemli görev ve sorumluluklar taşımaktadır. Bu görev ve sorumlulukları yerine getirebilmeleri, herhangi bir parti organında yer alarak, örgütlü bir çalışmanın parçası olmaları ile mümkündür. Düzenli toplantılar yapmayan, yaşanan sorunları, atılması gereken adımları bu toplantılarda organ kararları haline getirip, sonuca bağlayıp uygulama yönünde gerekli devrimci çabayı sarf etmeyen bir parti organı, işlevini yerine getiremez. Yine böyle bir örgütsel işleyişin parçası olmayan bir parti üyesi kendisini geliştiremez, verimli, üretken bir çalışma yürütemez.
2. Elbette bu, gerekli gereksiz, sürekli “toplantı yapma” gibi bir tutumu haklı çıkarmaz. Ama aynı zamanda, bilmenin yapmak için yeterli olmadığı, ancak örgütlü bir parti organ hayatının bilinenlerin yapılmasını, yaşama uygulanmasını, sürekli bir öğrenme ve öğretme içerisinde olunmasını, moral değerlerin diri tutulmasını sağlayacağı gerçeği de inkâr edilemez. Çünkü devrimci sınıf partisinin işleyiş mekanizması içerisinde ilerletici ve eğitici en uygun kurum veya platform organlardır.
3. Bugün parti organlarımızın zaman zaman ayrıntılardan kaçan, zaman zaman da ayrıntılarda boğulan durumlarla karşı karşıya geldiğini biliyoruz. Elbette burada parti üye ve yöneticilerimize yol gösterecek temel anlayış, politika ve işi merkezine alan organ toplantıları yapmaktır. Dahası dönem dönem organın kendi faaliyetlerini açıklıkla değerlendirmesi, bu değerlendirmelere eleştirel bir anlayışın hâkim olması, organ yaşamının birleştirici ve zenginleştirici olmasında büyük öneme sahiptir. Eğer, organ toplantılarında ayrıntıların tartışılması konusunda olumlu ya da olumsuz diye bir sınıflandırma, derecelendirme yapılacaksa; ayrıntılara inmeyen, meseleleri ayrıntılarıyla ele alıp tartışmayan bir tarzdan ise, -kuşkusuz ayrıntıda boğulmamalıyız ama- ayrıntılara boğulmayı göze almak zorundayız demek, yerel parti çalışmalarımızın bu günkü düzeyi açısından tercih edilir bir durumdur.
4. Organ hayatının doğrudan ilişkili olduğu ve yerel parti örgütlerimizin çalışmaları açısından belirleyici olan önemli bir husus da, günlük çalışmanın takibi ve sürekliliğidir. Diyebiliriz ki en iyi, mükemmel planlar bile, devrimci bir parti organ hayatı, düzenli bir örgütsel takip ve çalışmada süreklilik olmadığı sürece, örgüt çalışmasında olması gereken rolü oynayamaz. Örneğin düzenli toplanmayan, aldığı kararlar doğrultusunda yaptıklarını ve yapamadıklarını değerlendirip, sonuçlar çıkarıp önüne yeni görevler koymayan, iki toplantısı arasında, alınan kararların yaşama geçirilmesini takip etmeyen ve bunu sürekliliği olan bir çalışma tarzı haline getirmeyen bir parti çalışması, devrimci özelliklerini giderek kaybedecek ve enerjinin boşa harcanmasına neden olacaktır.
5. Bugün yerel parti çalışmamızda, özellikle fabrika ve işyeri örgütlenmesinde, parti üye ve organlarımızın düzenli toplantılar yapması, partisiz işçi çevreleriyle ilişkilerin düzenli sürdürülmesi ve işyerlerinde işçi toplantılarının olabildiğince sık ve düzenli yapılması, özellikle işyeri temsilcileri ve doğal işçi önderleriyle ilişkilerin sürekliliği tayin edicidir. Oysa zaman zaman çalışmanın bu yönlerinin rutin tekrar olarak algılanıp, “yapıyoruz yapıyoruz bir şey olmuyor” gerekçesiyle ipin ucunun bırakılmasına tanık olabiliyoruz. Oysa bu, partimizin çalışma tarzının önemli bir unsurudur ve ister sendikal alanda olsun isterse doğrudan parti örgütlenmesinde olsun bu tarzdan vazgeçilemez.
6. Fabrika ve işyeri çalışmalarından sorumlu parti kadrolarımızın ve yerel yönetici organlarımızın üyelerinin günlük parti çalışmasına katılımında yaşadığımız önemli bir sıkıntı da; aktarıma, dışarıdan, sadece parti üye ve çevresini yönetmekle sınırlı bir katılımın hâlâ egemen olması sorunudur. Bu durum en başta fabrika ve işyerlerine yönelik planlarımızın uygulanmasında zayıflıklar yaratırken; yeni işçi önderleriyle tanışma, onları eğitme ve partiye kazanma, uzun yıllardır var olan ve ne uzayıp ne de kısalan ilişkilerden kurtulup fabrika/işyeri örgüt temelimizi yenileme hususlarında da ilerlememizi engellemektedir. Bunun için, temel fabrika ve işyeri örgütlenmelerinden sorumlu parti kadrolarımız ve yöneticilerimiz, dışardan bir katılımcı değil, doğrudan çalışmanın sorumlusu; varsa oradaki parti örgütünün bir üyesi, yoksa var olan işçi ilişkilerinin geliştirilip parti örgütüne dönüştürülmesinin ilk elden yürütücüsü olmalıdır. Temel fabrika, işyeri çalışmalarının bütün yönleriyle planlanıp yürütülmesi sorumluluğunun, bu alandan görevli en ileri düzeydeki yönetici parti kadrosuna ait olduğu unutulmamalıdır. Bu, güçlü fabrika ve işyeri örgütlerinin kurulabilmesinin, tıkanıklıkların önünün açılmasının, başarılı çalışmanın ilk koşuludur.
7. Yerel parti örgütlerimizin fabrika ve işyeri çalışmasında, organ hayatında değişken olan yön; çalışma tarzımız değil, dünya ve ülke gündemindeki siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel meselelerdir. Zenginlik, üretkenlik, öğreticilik açısından bu konuların hiçbiri donuk, durağan ve kendini tekrar eden rutinlikte ele alınamaz. Ancak söz konusu olan az önce vurguladığımız çalışma tarzı ise; bu tarzın bütün örgüt çalışmamıza egemen olması ve kavramı olumlu anlamda kullanacak olursak; asıl rutin olması gereken şeydir.
PARTİ KADROLARININ YETİŞTİRİLMESİ VE EĞİTİMİ
Yerel parti örgütlerimizin sık sık dile getirdiği, zaman zaman da çalışmanın zayıflıklarının nedeni olarak görülen önemli bir husus da, parti kadrolarımızın eğitimi ve yeni parti kadrolarının yetiştirilmesi konusudur.
Elbette ki yaratıcı ve canlı bir parti yaşantısının vazgeçilmez unsurlarından birisi, parti kadrolarının eğitimi ve yeni parti kadrolarının yetiştirilmesidir. Kapitalist sömürü düzeni ve burjuva ilişkilerin kuşatmasına karşı, devrimci bir işçi kitle partisinin yaşamın bütün alanlarında yürüttüğü mücadelede başarılı olabilmesi, görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmesi için kadrolarının, bilimsel sosyalizmin teori ve pratik birikimiyle donanması/donatılması büyük öneme sahiptir. Dahası işçi, emekçi yığınların aydınlatılması ve örgütlenmesi faaliyeti, parti kadrolarının politik/ideolojik bilinçlerini ilerletme ve kendilerini eğitme faaliyetiyle iç içe geçmiş, birbirini doğrudan etkileyen bir süreçtir aynı zamanda.
Ancak meselenin ele alınışında, bugüne kadar yerel parti çalışmamız içerisinde hayatla bağdaşmadığı defalarca ve defalarca görülmüş olan formülcü, okulcu, ucu “birileri gelsin eğitsin” anlayışına varan, beklentici bir yaklaşımın yeniden, yeniden uç verdiğini görmekteyiz. Oysa kadroların politik/ideolojik eğitimi temel olarak, partinin her düzeydeki yönetici organlarının, birbirleriyle, birim örgütleriyle, parti ve gençlik örgütünün üyeleriyle, örgüt çalışmasının planlanması ve yürütülmesi üzerinden kurdukları ilişki içerisinde gerçekleşir. Özel olarak düzenlenen her türlü eğitim amaçlı etkinlik ise, bunu güçlendiren, besleyen ve zenginleştiren adımlar olarak bir anlam ifade eder.
Parti yöneticileri ve parti kadroları, başta büyük işletme ve fabrikalar olmak üzere bütün mücadele ve örgütlenme alanlarındaki faaliyetlerini planlayıp yürütürken, ilişkilerini öğrenici ve öğretici bir temelde, bilgi ve tecrübelerini birbirleriyle paylaşan bir zeminde sürdürürler, sürdürmelidirler.
Günlük çalışma içerisinde, parti üyeleri arasındaki bu ilişkinin canlılığı ve niteliği, öğrenme ve öğretme düzeyi, eğitim açısından büyük öneme sahiptir. Eğitimin bu pratik şekillenişi içerisinde şüphesiz ki en önemli görev ve sorumluluk parti yöneticilerinin omuzlarındadır. Marksizm’in toplam hazinesi ışığında, partinin politik-taktik yönelimlerinin parti üyelerine kavratılması ve parti birimlerinin çalışmaları içerisinde karşılaştıkları zorluklar, olumlu ya da olumsuz deneyimler üzerinden yeniden ve yeniden kavratılması, parti yayınları ve basınının, işçi hareketinin tarihsel birikimini özetleyen teorik yazımın bu çerçevede ve hareketin ihtiyaçları üzerinden inceleme ve tartışma konusu edinilmesi, belki de en az dikkati çeken, ancak parti kadrolarının eğitimi açısından en etkili olan yöntemdir.
Öğrenmenin ve öğretmenin, günlük çalışma içerisinde en canlı ve kalıcı etkisinin, çalışmanın planlanması ve yürütülmesi üzerinde şekilleneceğini bilmek, parti yöneticilerimizin ve kadrolarımızın asla unutmaması gereken bir husustur.
Dolayısıyla, bilimsel sosyalizmin, bilimin bütün alanlarındaki birikimini edinmek için usanmaz bir çaba içerisinde olmak, hiçbir gerekçenin bu birikimi edinmenin önüne geçmesine izin vermemek, parti yöneticilerimizin ve kadrolarımızın temel sorumlulukları arasındadır.
Yine bu temelde, partinin program ve tüzüğünü özümsemek, partinin günlük ve diğer periyotlarla çıkan yayınlarını yakından takip etmek, bu yayınları okumak ve okutmak için sürekli bir çaba içerisinde olmak, parti içi eğitimin olmazsa olmaz koşuludur. Bildikleriyle yetinmek, Marksizm’in kütüphanesindeki ve parti basınındaki teorik ve politik birikimi bilerek veya bilmeyerek de olsa önemsemeyen bir tutum ve davranış içerisine girmek, parti içi yaşamı üretken kılan en önemli araçları dinamitlemek demektir. Her parti yöneticisi ve her parti üyesinin, böylesi bir durumda, eğitim konusunda örgütü bir adım dahi ileri götürmenin mümkün olmayacağını kavraması gerekir.
Yerel parti örgütlerinin organize edeceği özel eğitim faaliyetleri de mutlaka organlar, birimler temelinde gerçekleştirilmelidir. Bu, eğitim faaliyetinin, pratik parti faaliyetinin zorluklarını aşmakta ve sorunlarını çözmekte doğrudan rol oynaması açısından önemli olduğu gibi, istikrarlı bir organ ve örgüt hayatı açısından da önemlidir. Eğer parti içi eğitim çalışmaları birimler temelinde örgütlenmez, il ve ilçe örgütlerinin genel üye katılımıyla yapılırsa, eğitim çalışmaları verimsizleşmekte ve hatta parti içi yaşamı olumsuz etkileyebilmektedir. Zaman ve katılım açısından ortaya çıkacak sorunların yanı sıra, parti faaliyetinin genelleşmesine de neden olmaktadır.
Eğitim faaliyeti bu temelde ele alınıp gerçekleştirildiğinde, aynı zamanda yeni parti kadrolarının eğitilip, geliştirilmesinin de önü açılacaktır. Burada bir noktaya daha vurgu yapmakta fayda var: Özellikle parti yöneticilerimizin, görev alanlarında, gençlik örgütümüzün ileri çıkan üyelerinden belirlenmiş kişilerle özel olarak ilgilenmesi; onlarla düzenli olarak bir araya gelip partimizin politik/örgütsel birikimi doğrultusunda her tür sorunu açıklıkla ve öğretici bir temelde tartışması, paylaşması, yeni parti kadrolarının pratik çalışma içerisinde hızla yetişmesi açısından etkili olacaktır. Yeni kadroların yetiştirilmesinde bugün için atılacak en somut, pratik ve sonuç alıcı adımların başında da bu gelmektedir.
GÜNLÜK İŞÇİ BASINININ KULANILMASINDAKİ ZAYIFLIKLAR
Yerel parti örgütlerimizin çalışmalarının merkezinde yer alan temel propaganda ve ajitasyon aracı günlük gazetedir. Son dönemlerde günlük gazetenin satışı ve kitle bağlarını geliştirme, yeni ilişkiler kurma ve örgütlenme aracı olarak kullanılmasında somut adımların atıldığı biliniyor. Bu adımlar, örgütlerimizin gücü göz önüne alındığında henüz yapılabilecek olanın gerisindedir.
Gerek 14 Nisan eylemleri, gerekse 1 Mayıs gösterileri, gazete satışlarımızın düzenli yapıldığı, kitle çalışmasında istikrarlı bir biçimde kullanıldığında, nasıl olumlu sonuçlar elde edileceğini gözler önüne sermiştir. Birçok yerel parti örgütümüzün bu eylemlere taşıdığı kesimler, günlük gazete satışları ile kurulan kitle bağları üzerinden bu eylemlere gelerek partimizin saflarında yer almışlardır. Dahası, henüz az sayıdaki fabrika ve işyerlerine dönük olarak yapılıyor olsa da, gazete satışları ile kurulan işçi ilişkileri artmaktadır. Bu olgu; yerel parti çalışmamızın temelini oluşturan öncelikli alanlarda, yeni işçi gruplarıyla tanışmanın ve örgüt kurmanın yolunun günlük gazeteyi daha istikrarlı ve yaygın olarak kullanmaktan geçtiğini göstermesi açısından öğreticidir.
Günlük işçi basınının parti çalışmamızdaki, işçi, emekçi hareketindeki rolü üzerinde çeşitli vesilelerle durulmuştur. Şüphesiz yeri geldikçe yine durulacaktır. Ancak yazımızın bu bölümünde, genel olarak günlük işçi basınının nasıl ele alınması gerektiğine değil, yerel parti faaliyetlerimizin güçlendirilmesi açısından önemli olan bir noktaya daha değinmekle yetineceğiz. Bugün günlük olarak gelişmeleri takip ettiğimiz belli başlı fabrika ve işyerlerinde yaşananların günlük işçi basınına düzenli olarak aktarılması, yerel parti faaliyetimizin bu alandaki önemli bir eksikliğidir. Emek ile sermaye arasındaki çatışmanın, dünya ve ülke gündemine ilişkin olay ve olguların fabrika ve işyerlerindeki yansımaları, işçilerin bu konulardaki düşüncelerinin düzenli olarak gazeteye yansıtılmasındaki zayıflık da buna eklenmelidir. 14 Nisan ve 1 Mayıs çalışmaları sürecini hatırlayacak olursak; bu dönemde yerel parti örgütlerimiz ve sorumlu parti yöneticilerimiz, belli başlı işyerlerine yönelik faaliyet sürdürürken; işçilerin, doğal işçi önderlerinin, işyeri temsilcilerinin, eylemlere nasıl hazırlandıkları, temel sorunlarına ve çözüm yollarına ilişkin değerlendirmelerinin ne olduğu vb. çerçevedeki soruların yanıtı olabilecek haber ve röportajların günlük işçi basınına ulaştırılmasında eksik kalmışlardır. Oysa bu yönde atılacak somut adımlar, sınıfın aydınlatılması ve eğitiminde, bağlayıcı kararların alınmasında etkili olmaktadır. Ve üstelik çeşitli işyeri, sektör ve illerdeki işçilerin, özellikle ileri kesimlerinin birbirlerinin durumundan haberdar olması, olumlu ve olumsuz deneylerinden yararlanması, olumlu örnekler üzerinden çalışmaların geliştirilmesi, örgütlü işçilerin politik çalışmalarını merkezileştirmesi ve politik birliklerini sağlamlaştırması ve giderek daha geniş işçi kitlelerinin politik olarak birleşmesi ve mücadelelerinin gelişmesi, bu olmadan ciddi biçimde başarılamaz.
Günlük işçi basınının sendikal hareket ve emek hareketi içerisinde önemli bir yer tuttuğu, partimizin dışındaki kesimlerin de dile getirdiği bir olgudur. Ancak, işçilerin, emekçilerin mücadelesini zayıflatan tutumlara karşı baskı oluşturmak ve onları geniş işçi yığınlarının gözünde teşhir etmek konusunda, yerel parti örgütlerimizin günlük işçi basınının bu otoritesi ve gücünden olması gereken düzeyde yararlandığını söyleyemeyiz.
Önümüzdeki süreçte, günlük işçi basınını, yerel parti faaliyetimizde bu açıdan etkin bir şekilde değerlendirmeliyiz. Bu, birçok engeli aşmada yerel parti örgütlerimize önemli olanaklar sunacaktır. Partimizin bugüne kadarki aydınlatma ve örgütlenme çalışmasında; bu hususta gerekli titizliği ve çabayı gösteren yerel örgütlerimiz sınıf içerisindeki gücünü artırırken, bunu yapmayan örgütlerimizin gelişemediğini pratik olarak görmekteyiz.
Sonuç olarak; elbette, yerel örgüt çalışmamızın yazı boyunca değerlendirilen eksikliklerini aşmak, güçlü ve yaygın örgütler oluşturmak, parti çalışmamızın daha profesyonel bir düzeye çıkarılmasıyla mümkündür. Ancak o zaman yerel parti çalışmamızın yazı boyunca ortaya konan zayıflıklardan kurtarılması mümkün olacaktır.
Bunun için ise, başta her düzeydeki sorumlu parti yöneticileri olmak üzere, parti ve gençlik örgütlerimizin bütün üyelerinin yeni bir kararlılıkla, çalışmaya katılımlarını dünkünden daha ileri bir düzeye çıkarmasına ihtiyacımız var. Başarmak için gerekli araç ve olanaklara sahibiz.
Haziran 2001