Şubat ve Parti

Ayrılık vardır, ayrılık vardır. Benim düşüm, olayların doğal akışının ötesine geçebilir, ya da olayların doğal akışının hiçbir zaman gitmeyeceği bir doğrultuya sapabilir. Birinci halde, düşten hiçbir kötülük gelmez; çalışan insanın enerjisini destekler, güçlendirir bile. … Böyle düşlerde çalışma gücümüzü çarpıtacak ya da felce uğratacak hiçbir şey yoktur. Tam tersine, eğer insan böyle düş görme yeteneğinden tamamen yoksun olsaydı, ara sıra zihni, ilerilere atlayarak ellerinin henüz biçim vermeye başladığı ürünün tam ve eksiksiz tablosunu gözünün önünde canlandıramasaydı, o zaman, insanı, sanat, bilim ve pratik çaba alanında büyük ve zahmetli işlere girişmeye ve tamamlamaya hangi itici gücün sürükleyeceğini düşünemezdim bile… Eğer düş gören kimse, düşüne ciddi olarak inanırsa, yaşamı dikkatle gözler, gözlemlerini gökte kurduğu şatolarla karşılaştırırsa ve eğer, genel olarak söylemek gerekirse, düşünün gerçekleşmesi için bilinçli olarak çalışırsa, düş ile gerçeğin arasındaki ayrılığın hiçbir zararı olmaz. Düşlerle yaşam arasında bir bağ varsa, her şey yolundadır.”

Rus Devrimi’nin bütün imkânlarını işçi sınıfının temel ereklerine bağlı olarak birleştirebilecek, bütünleştirebilecek ve düzenleyebilecek bir devrimci işçi partisine olan ihtiyacın kavurucu bir hale geldiği dönemde, böyle bir partinin planını yaparak hem hasımlarıyla hem de yoldaşlarıyla sorunu tartışan Lenin, tartışmanın en can alıcı yerinde Pissarev’in yukarıdaki sözlerini aktarmakta ve “işte biz bunun düşünü görmeliyiz” demektedir: Daha sonra tarihin şimdiye kadar tanıdığı, en hareketli, en esnek ve en sağlam işçi örgütü olacak olan Bolşevik Parti’nin düşüdür Lenin’in gördüğü.
Bu düş, yüzlerce ve binlerce Bolşevik militanın inatçı olduğu kadar sabırlı; akıl almaz bir heyecana dayandığı kadar bilimsel; gerçekten devrimci bir düş-gücüne dayandığı kadar somut; işçi kitlelerine yakın olduğu kadar kıvrak ve ileriyi görebilen, devrimin en karmaşık ve zorlu anlarında bile kitlelerin ruh halini gözetebildiği kadar çabuk ve doğru kararlar alabilen ve yine kitlelere benimsetebilen; düşmanı çok iyi tanıdığı kadar onun sahip olduğu bütün araç ve yöntemleri ustaca kullanmayı çok iyi bilen devrimci çalışmaları ve eylemleri sonucu somutlaşmış ve bizim bugün Leninist parti olarak adlandırdığımız gerçeklik haline gelebilmiştir.
Parti, Marksizm-Leninizm’in genel ilkeleriyle yoğrulmuş, onunla donatmıştır kendisini. Ama proleter devrimini örgütlemek üzere kendini yükümlü kıldığı alanın ve onu etkileyen ve ondan etkilenen bütün alanların somut ve devrimci bir analizini yapmak ve bunun üzerine eylem inşa etmek için bir silah olarak kullanır onu. Devrimci teorinin geliştiricisi, ilerleticisi ve en kararlı savunucusudur. Aydınca ukalalıklar ve “bilimsel” fikir jimnastikleri yapmak için Marksist literatürü kullanan her türlü oportünist ve revizyonist akım ve kişi daima karşısına onu alır, karşısında onu görür. Bu açıdan parti böylesi laf ebelerini kahrından çatlatır.
Parti’nin temel varlık alanı işçilerin, emekçilerin ve onun genç kuşaklarının bulunduğu bütün alanlardır. O, kendi gelişiminin ve kendi değiştiriciliğinin biricik yerinin burası olduğunu bilir. Görevi işçi sınıfı adına tatlı planlar yapmak değil, şuradaki veya buradaki işçilerin birazcık daha iyi ücret alabilmeleri için kapitalistlere yaltaklanmak da değil; ama işçi sınıfının sınıf savaşımının örgütlenmesidir. Parti işçileri en çetin mücadelelere hazırlamak üzere eğitir ve bu arada kendi eğitimi için de en iyi olanaklara kavuşur, işçi kitlelerinin eğitimi için hazırladığı ve kullandığı bütün materyallerde ve ilişki biçimlerinde anlatmak istediği her şey çok nettir. Parti’nin yığınlara verdiği bütün mesajlar ve yaptığı bütün çağrılar açık ve dolaysızdır.
Taktik ve strateji ustasıdır Parti. Devrimin uzun ve çetin mücadelelerle dolu bir süreç olduğunu bildiği gibi, yine devrimin milyonlarca işçinin ve emekçinin tutkusu, hayal gücü, bilinci, eylemi ve devrimci hamlesiyle gerçekleşeceğini de bilir. Bütün militanlarıyla ve bütün araçlarıyla proletarya eylemine kilitlenmiştir. Devrimin önderidir parti. Her verili somut durumda, sınıfın nereye yöneltileceğinin, hangi devrimci aracın anında bir başkasının yerine konulacağının, sınıf savaşımında hangi silahın hangi hedefe yöneltileceğinin ustasıdır parti.
Partiye ruhunu, tarihin şimdiye kadar tanıdığı en bilimsel ve en ilerci dünya görüşü olan Marksizm Leninizm ve yine tarihin şimdiye kadar tanıdığı en devrimci sınıf olan işçi sınıfının devrimci hasletleri verir. O, devrimci yükseliş dönemlerinde etrafında biçimsel olarak toplanan öğelerin, devrimin en ıstıraplı dönemlerinde kendisini terk etmesine aldırış etmez. Oportünist öğelerden arına arına, “zor zaman kadroları”yla çelikleşe çelikleşe yolunda yürüyeceğini bilir.
Devrimci sınıf, mücadelesinde bütün araçları ve yöntemleri gerektiği zaman ve gerektiği gibi kullanmak zorundadır. Ama onun bunu en yetkin tarzda başarabilmesi için bütün geçici ve koşullara bağlı araçların yanında bunların kullanımının sürekliliğini de sağlayabilecek en etkili silahına sahip olması zorunludur. Parti işçi sınıfının asla vazgeçemeyeceği silahıdır. Çünkü devrimci proletarya, elindeki olanakları, araçları, yöntemleri ve süreçleri temel amaçlarına uygun olarak seçme, belirli bir eylem hattına oturtma, birleştirme ve bütünsel olarak hareket ettirme etkinliğini ancak devrimci komünist partisi aracılığıyla başarabilir. Parti asla vazgeçilemez olandır.
Yeni bir hayatın ve yeni bir dünyanın temsilcisidir Parti. Lime lime dökülen, her tarafından her gün biraz daha çürüyün ve çöken burjuva dünyasının içinde ayrı bir dünyadır. Devrimci proletaryanın gelecek tasarımının bugünden bir modeli, Parti’de somut bir ifadesini bulur.
Parti, daima hatalarından öğrenir. Bu öğrenme, sadece kendisiyle sınırlı değildir. Bütün devrimlerin ve devrimci partilerin de tarihi tecrübesine sahiptir ve onların hata ve yanlışlarından da ders çıkarmasını çok iyi bilir. Hata yapmaz, eksiklik göstermez, yanlış nedir bilmez değildir parti. O hata da yapar, kimi dönemlerde kimi zaafları da taşır bünyesinde. Bu açıdan bakıldığında, kimi burnu büyüklerin tasarladığı gibi mükemmel ve saat gibi işleyen bir aygıt değildir. Ama o, özeleştiriyi ilerlemesinin ve gelişmesinin en etkili araçlarından birisi olarak sımsıkı kavrar.
Lenin, “işte biz bunun düşünü görmeliyiz” demişti Ekim’den önce. Lenin’in parti düşü, Leninist parti gerçekliği olarak tam on beş yıldır ülkemizde yaşamaktadır. Salon toplantılarında değil, masa başlarında değil, entel kulüplerinde değil; ama Türkiye proletaryasının, emekçi halkının ve onların genç kuşağının bağrında kurulan; işçi sınıfımızın ve halkımızın yüzlerce kahramanın kanıyla, canıyla ve eylemi ve bilinciyle yaşayan devrimci komünist bir partidir bu. Ve o, her gün biraz daha çelikleşmekte, devrim sanatında her gün biraz daha ustalaşmakta, işçi hareketi içinde her gün biraz daha kök salmaya devam etmekte, dosta ve düşmana inat her gün biraz daha hızlı yürümektedir…

Şubat 1995

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑