Teoride ve Eylemde DİYALEKTİK MATERYALİZM

Marx, Hegel’inki de dahil olmak üzere kendinden önceki felsefi sistemler ile kendi sistemi arasındaki farklılığı ele alırken, önceki bütün felsefi sistemlerin “dünyayı yorumlamak”la yetindiklerini, gerçekte ise önemli olanın “dünyayı değiştirmek” olduğunu söyle¬mişti. İşçi sınıfının uluslararası düzeydeki dünyayı değiştirme eyleminin teorisi ve programı olarak doğan Marksizm, bileşenlerinden biri olan diyalektik materyalizmi, proletaryanın dünyayı devrimci tarzda değiştirme eyleminin bir yöntemi olarak inşa etti. İnsan dü¬şüncesinin gelişiminin en yüksek aşamasını temsil eden diyalektik materyalizm, işçi sınıfının kapitalizme karşı mücadelesinin nasıl yürütülmesi, hangi araçların ne tarzda kullanılması gerektiğini gösteren, ama yüksek derecede soyut, bir kavram ve kategoriler sistemidir. Tek kelimeyle diyalektik materyalizm, işçi sınıfının dünyayı anlama, yorumlama ve değiştirme eyleminin yol-yöntemini ifade eden keskin bir silahtır. Proletaryanın, mücadelesini doğru tarzda yürütmesi, esas olarak bu silahı nasıl kullandığına bağlıdır. Bu bakımdan, bu önemli savaş aracına sahip olmak, onu ustaca kullanmak üzere onu öğrenmek ve öğretmek; devrimci sınıf, bu sı¬nıfın örgütlü öncüsü ve devrimci militanlar için çok büyük bir öneme sahiptir.
Fakat gündelik mücadele içinde, diyalektik materyalizmin bu özelliği çoğunlukla unutulmaktadır. Bu, kendini başlıca iki şekilde dışarı vurmaktadır:
Bir yandan; diyalektik materyalizmin yürütülen bütün mücadele bakımından anlamlı bir yöntemsel silah olma özelliği unutulmakta, diyalektik materyalizm, “bilsek iyi olur” türünden bir “zenginlik” olarak anlaşılmaktadır. İçinde yaşadığımız dünyanın olaylarını yorumlamanın, yürütülen mücadelenin, örgütlenen bir grevin sorunları konusunda faydası olmayan bir “fikir zenginliği” olarak görülmesinin bir sonucu olarak, diyalektik materyalizm, eylem alanının dı¬şında bir yere, daha çok da doğa bilimlerinin laboratuarına yolcu edilmektedir. Bu durumda diyalektiği öğrenmenin, daha iyi laf etmeye, karşısındakinin fikirlerini çürütmeye, bir doğa olayını açıklamaya yaradığı ama hiçbir şekilde çapraşık bir durumu anlamaya, sınıf mücadele¬sinin belirli bir anında ne türde mücadele biçim ve araçlarının gerektiğini saptamaya vb. ya¬ramadığı sonucu, ifadelendirilmemiş olsa da çıkmaktadır. Gerçekten de, böylesine bir “diya¬lektik materyalizmin devrimci bir militan için fazla bir değeri olmadığı açıktır ve dolayısıyla bu zor kavram ve kategoriler serisini öğrenmek için zaman harcamaktansa daha kolay anlaşı¬lır bazı politik kitapları okumakla yetinmenin daha hayırlı olacağı düşüncesine yol açması an¬laşılırdır.
Diğer yandan; diyalektik materyalizm, en temel yasa ve kategorilerin ezberlenmesiyle üstesinden gelinebilecek hazır reçeteler toplamı olarak görülmektedir. Gerçekte diyalektik materyalizmin kavram ve kategorileri “tarihsel insan eyleminin milyarlarca kez tekrarlanmış ilişkileri ve deneyleri üzerinde” yükselirler ve doğal, toplumsal ve düşünsel süreçlerin temel ve genel kurallarını içerirler. Bunun için de, yüksek derecede bir soyutlamanın ürünü olan bu yasaların, kavramların ve kategorilerin, her somut duruma doğrudan doğruya uygulanabi¬len bir anahtar rolü yoktur. Kuşku yok ki, diyalektik materyalizmin kategorileri, düşünsel ve doğal süreçlerin olduğu kadar toplumsal süreçlerin tahlili ve sorunların çözümü konusundaki temel araçlardır. Ama bunlar, herhangi bir hareket biçimine dolaysız, kaba bir indirgemeyle uygulanamazlar. Bunun için de, diyalektiğin temel yasalarını ezberlemiş olmanın diyalektiği uygulamaya ve diyalektik tarzda düşünmeye yeteceği anlayışı, bu eşsiz silahın gerçek anlam¬da kullanılamaması sonucunu doğurmaktadır.
Özellikle Türkiye devrimci pratiği açısından hayli yaygın olan yukarıdaki anlayışların etki¬lerinin kırılması, diyalektik materyalizmin, değiştirme eylemimizin temeli haline getirilmesi için çok önemlidir. Bu bakımdan, Aydın Çubukçu’nun “Teoride ve Eylemde DİYALEKTİK MA¬TERYALİZM” adlı son çalışması önemli bir kaynaktır.
Aydın Çubukçu, bu kitabıyla, esas olarak, diyalektik materyalizmin doğal süreçlerde ge¬çerli bir tartışma silahı olmaktan çıkarılarak sınıf mücadelesinin bir kılavuzu haline getirilme¬sine katkıda bulunmayı hedeflemiştir ve yalnızca aydınların, “yazıp çizenlerin” değil, doğru¬dan siyasal pratik içinde yer alan işçilerin, gençlerin ve diğer emekçi kesimlerden devrimcilerin diyalektiği öğrenmesinin önemi üzerinde durmuştur. Fakat bu “öğrenme”nin, basitçe, diyalektik üzerine yazılmış kitapları okuyup ezberlemek anlamına gelmeyeceği konusunda okuyucuyu daha kitabın başında uyarmıştır: “… Diyalektik materyalizm, akademik bir inceleme konusu gibi, kitapların art arda devrilmesiyle, bitmez tükenmez tartışmalar içinde boğulmakla, belki yalnızca biçimsel olarak öğrenilebilir, ama asla bir bilinç un¬suru halini alamaz. Diyalektik, sürekli devrimci pratik ve pratik üzerine araştırma ve düşünme süreçlerinde olduğu gibi, eleştirinin ve özeleştirinin de, gündelik hayatın içindeki her anki düşünme ve davranmanın da ‘doğal’ ve kendiliğinden işleyen bir iç özelliği ola¬bilirse, gerçekten öğrenilmiş olacaktır. Bir devrimcinin diyalektiği bilmesiyle, bir felsefe profesörünün materyalist diyalektiği bilmesi arasındaki fark buradadır.”
Bir felsefe profesörünün diyalektiği gerçek anlamıyla öğrenememesinin, düşünme ve dav¬ranma sürecinin “bir iç özelliği” haline getirememesinin nedeni onun devrimci pratikten kopuk oluşudur. Çünkü “diyalektik materyalizmin sağlam temeller üzerinde öğrenilmesi¬nin ve geliştirilmesinin esas alanı da, teori değil, devrimci pratiktir.” Kitabın, felsefenin başlıca gerçekleşme alanı olarak insanın sosyo-politik eylemini almış olması, onu felsefe konu¬sundaki diğer bir dizi “el kitabı”ndan ayıran, temelli bir özelliktir. Bu özellik, yukarıda da ifade edildiği gibi, felsefenin esas alanının doğa bilimleri olduğu şeklindeki yanlış anlayışın kırılması amacını taşımaktadır. Elbette ki, toplumsal eylem alanı diyalektik materyalizmin uy¬gulanacağı, sınanacağı ve geliştirileceği tek alan değildir. Ama basitleştirilmiş el kitaplarının, diyalektiği yalnızca doğadan ve bu alana yönelik bilimlerden örneklendirdikleri ve bunun nerdeyse egemen bir anlayış halinde kökleştiği ortamda, diyalektik materyalizmin esas ala¬nına bu tarz bir ağırlık vermek zorunlu olmaktadır.
“Teoride ve Eylemde DİYALEKTİK MATERYALİZM”, diyalektik materyalizmi, insanın tarih¬sel eylemini eksen alarak yorumlayan bir çalışma olması özelliğiyle “MANTIK VE DİYALEK¬TİK”e bağlanmaktadır. Aydın Çubukçu, daha önceki çalışması “Mantık ve Diyalektik”te, diya¬lektiği, insanın tarihsel eyleminin bir sonucu ve aynı zamanda bu eylemin bir düzenleyicisi olarak ele almıştı. İnsanın 25 yüzyıllık düşünce serüvenini, insan eylemini esas alan ve bu ey¬leme, bağıntılı bir bütün kurma işlevi yükleyen genel bir çerçevede özetlemişti. Bu ikinci kita¬bı, insanın eylemini esas alan ve bütün bir insan düşüncesinin tarihini insan eylemi açısın¬dan yorumlayan çalışmanın, daha da somutlanması ve sınıf mücadelesi pratiği açısından devam ettirilmesi ihtiyacının bir ürünü olarak düşünebiliriz.
Kitabın ele aldığı temel problemlerden biri, diyalektik materyalizmin teori alanına ve dev¬rimci sınıf mücadelesi alanına nasıl uygulanması gerektiğidir. Birçok genç devrimci, diyalek¬tik materyalizmin yalnızca “felsefenin meselelerini” çözmeye yaradığını, diyelim taktik bir sorun konusunda yazılmış bir kitapta ise felsefe bulunmayacağını sanır. Lenin, “diyalektik yöntem Marksizm’in özüdür” derken, diyalektiğin yalnızca felsefenin sorunları konusunda değil, sınıf mücadelesinin bütün alanlarında da temel bir önem taşıdığını, bu ruh olmaksızın hiç bir ciddi sorunun çözülemeyeceğini ortaya koymuştur. Fakat bu diyalektik, proletaryanın öğretmenlerinin yapıtlarında yönlendirici bir yöntem ilkesi olarak, derin bir içyapı halinde bulunur. Bundan hareketle, bu kitap, Marksizm’in teorik hazinesine diyalektiğin bir uygulama alam olarak bakmış, Marksizm’in temel nitelikteki klasiklerinde diyalektik yöntemin nasıl uy¬gulandığını göstererek diyalektik yöntemin teoriye nasıl uygulandığını ortaya koymaya çalış¬mıştır. Marx’ın, ilk bakışta yalnızca kapitalist ekonomiyi incelediği sanılan temel eseri “Kapital”in, diyalektik materyalist yöntemin uygulanışının dahice bir örneği olduğunu gösteren bölümler özellikle ilgi çekicidir. Kitap’ta, Kapital’in yanı sıra, birçok başka eser de, diyalekti¬ğin teori alanına uygulanışı açısından incelenmiştir.
Diyalektik materyalizmin devrimci eylem alanına uygulanışı, kitabın üzerinde durduğu bir diğer sorundur. Sınıf mücadelesi pratiği içinde, diyalektiğin mekanik tarzda uygulanışının ör¬neğine sıkça rastlanmaktadır. Bir yandan diyalektik materyalizmin temel kategorileri kabaca şemalaştırılarak, yanlış saptama ve taktiklere dayanak haline getirilmekte; diğer yandan ise, alanlar arasındaki farklılıklar dikkate alınmaksızın, fizik, biyoloji vb. alanlarından seçilmiş ör¬nekler, mekanik tarzda sınıf mücadelesi alanına aktarılmaya çalışılmaktadır. Fizikte böyle olu¬yor diye, sınıf mücadelesi alanında da öyle olmak zorunda değildir. Sınıf mücadelesi alanı, arındırılmış bir laboratuar ortamı değildir. Bir dizi önceden hesap edilemez ve denetlene¬mez faktörle karşı karşıya kalabiliriz. Fizik alanında geçerli olabilecek, şu belirli nedenler, şu belirli sonuçlara yol açar şeklindeki bir nedensellik ilişkisi toplumsal pratik alanında geçerli değildir. Bunun için, diyalektik materyalizmin devrimci eylem alanına uygulanması, diyalek¬tik materyalizmin kategorilerinin gerçek anlamda özümsenmesiyle mümkündür.
Kitap, diyalektik materyalizmin eylem alanına uygulanışını ele alırken bir yandan sınıf mücadelesinin pratiğinden canlı örnekler üzerinde durmakta, bir yandan da Marksizm’in büyük öğretmenlerinin eylemi üzerinden diyalektiğin nasıl hayata geçirildiğini göstermeye çalışmaktadır. “Bir Eylem Kılavuzu Olarak Diyalektik Materyalizm” ve “Strateji Ve Taktikte Di¬yalektik” başlığını taşıyan bölümlerde, diyalektik materyalizmin eylem alanına uygulanışı in¬celenirken, onun başlıca yasa ve kategorilerinin toplumsal hareket bakımından nasıl anlaşıl-ması gerektiği üzerinde durulmakta ve örneklenmektedir.
Kitaba bir bütün olarak bakıldığında, gerek teorinin kavranması açısından, gerekse de di¬yalektik materyalist yöntemin devrimci pratiğe uygulanışı açısından, kitabın her devrimci mi¬litanın öğrenmesi ve canlı bir şekilde yaşama geçirmesi gereken köşe taşlarını ördüğü söyle¬nebilir. Kitabın ağırlıklı bölümleri, diyalektik materyalizmin kavram ve kategorilerini yalın bir şekilde açıklamıştır ve kolay anlaşılır niteliktedir. “Materyalist Diyalektik Yöntemin Da¬yandığı Felsefi Temeller” başlığını taşıyan bölümdeki bazı kesimlerin anlaşılması için biraz daha dikkatle okunması gereklidir.
Lenin, diyalektik yöntemi Marksizm’in özü olarak nitelendirmişti. Bu öz, basit bir gözlemle değil, sabırlı ve inatçı bir çabayla açığa çıkarılabilir ve yaşamımızı yönlendiren içyapı özelliği kazanabilir. Bu öz kavrandığı oranda teoriyi kavramak ve onu pratiğe doğru tarzda uygula¬mak mümkündür. Bu kitap, bu özü yakalamamız ve diyalektik materyalizmi toplumsal prati¬ğin etkin bir aracı olarak kullanmamız için başvurmamız gereken önemli kaynaklar arasında¬dır.
(Teoride ve Eylemde DİYALEKTİK MATERYALİZM, Aydın Çubukçu, Evrensel Basım Yayın, 1. Baskı: Haziran 1994)

Temmuz 1994

Yorumlar kapatıldı.

Özgürlük Dünyası 2022

Yukarı ↑